Gözden kaçan Sezen Aksu şarkılarının 10 güzel örneği

by 19:03:00
10. Seni Gidi Vurdumduymaz - 1977




9. İçime Sinmiyor - 1978



8. Çocuk - 1980



Not: Bu versiyonunda süper TRT'ciğimiz şu satırları sansürlemiş: 
"Dünyanın bütün pisliklerine sıkılmış o minicik yumruklar"


7. Lunapark - 1981





6. Neredesiniz - 1982



5. Bir Başka Aşk - 1984



4. Kış Masalı - 1988



3. Aşkları da Vururlar - 1993



2. Yaktılar Halim'imi - 1995



1. Kasım Yağmurları - 1997

Bir başka alem

by 22:25:00
Keşke öbür dünya olsa. Çok iyi bir yere gideceğimden demiyorum - ki ateş içinde de çok fazla kalmazdım gibi geliyor - ama herkesin bu yaşamda yaptıklarının cezasını çekmesi ya da sefasını sürmesi, bir diğer değişle ilahi adalet fikri, hayatı yaşanılabilir kılıyor. Özellikle masum canları kaybettiğimizde çokça duyuyorum ilahi adaleti. "Bunun cezasını fitil fitil çekeceksiniz. Bu dünyada olmasa bile öbür dünyada".

Pardon da hangi öbür dünyada? Basit mantıkla öbür dünyanın olma ihtimali %50: ya vardır ya yoktur. Peki bu oranı değiştirecek şeyler var mı? Var. Mesela şairin dediği gibi: "çok seneler geçti, dönen yok seferinden". Biri oradan gelip bana "ya burada çok güzel ortam var, seni de bekliyor" ya da "ya şimdi arafta bekliyoruz. sıkıldık da ne yapalım" demedikçe, böyle bir şeye inanmam maalesef. Ha, böyle şeyler duyduğunu iddia edenler var ama sağlam bir kanıtla çıkamadılar karşıma. Burçlara da inanmam tarota da. (John Lennon'ın God şarkısına doğru bir gittik). Bir keresinde çok Star Wars düşünmekten halisünasyon görmüştüm. Zaman zaman da uyku sersemi odadaki objeleri bir şeylere benzetip tırstığım olur ki (buna da bazı arkadaşlar karabasan diyorlar) birkaç saniye sonra jeton düşüyor. Bu fiziksel kanıt açlığımın dışında, "sonsuza kadar yaşam" kavramına küçüklüğümden beri kafam yatmaz. Eskiden bu problemin cevabı olarak "insanın aklı bunları kavramaya yetmez ama öldükten sonra işler değişiyor, vallaha bak" cümlesi bana yetiyordu. Şimdi yetmiyor. Bu da %50-%50 olarak duran olasılık yüzdelerinde bir değişime sebep oluyor.

Zaten klasik bir problem daha var, çok da basit aslında: İyi nedir? Şimdi benim evime giren hırsız belki de bilgisayarımı ve televizyonumu çalmasa ve onları satmasa kirasını ödeyemeyecekti ve ölecekti. Bu onu daha az mı kötü yapar? Ben niye hakkımı helal edip onu bağışlayayım? Belki benim o bilgisayardaki projem teslim edilmeyeceği için mezun olamayacaktım ve depresyona girip inithar edecektim. Hadi diyelim ,adam özür diledi ben de affettim. Yine de yaşanan bir sıkıntı var. O zaman hırsız da ben de iyi olup, bizi bu düzene sokan mı kötü? Kim cehenneme gidecek o zaman Ekonomi Bakanı mı, yoksa Başbakan mı? Belki onların da yapabileceği bir şey yoktu ve Faiz Lobisi ekonomiyi bozdu. O zaman politikacılar da iyi, Faiz Lobisi kötü. Konuyu çok dağıttım ama öyle yani. Ne iyi yani? Alkol almak kötü, alkol aldıktan sonra daha mutlu hissettiğim için arkadaşlarıma onları ne kadar sevdiğimi söylediğim için dünyaya biraz daha sevgi getirmek iyi. E ne anladım bu işten. Hele hele kötünün ateşler içinde yanmasını mutlulukla izleyebiliyorsan sen ne kadar iyisin?

En çok, sıkıntılı bir durumda haksıza ceza aldırmaya çalışıp, aldıramayınca "bıktım da Allah ne belası varsa versin" diyerek pes eden zavallı insana üzülüyorum. İşte bu gibi durumlarda "umarım ilahi adalet vardır" diyorum tabii ki. Keşke o haksızın önüne çıkıp gülsek, kafasına ağaçtan düşmüş yemyeşil elmaları (ben öyle seviyorum) atsak. Sonuçta kötülük-iyilik öbür dünyada (öbür dünyada da şimdiki dünya öbür dünya oluyor. İstanbul'daki karşı taraf muhabbeti gibi) kalıyor ve biz kötü olmuyoruz. Hepimiz 35 yaşındaki hallerimizle kötünün cezalandırılmasıyla eğleniyoruz. Gerçi erken ölen genç kardeşlerimizi nasıl tanıyacağız tam bilmiyorum. 35 yaşında eğer saçım olursa öbür dünyada hangi şekilde, hangi uzunlukta bırakacağımdan da emin değilim. Tabii ki bir madde olacağımızı tahmin ediyorum. Açlık ya da haz hissediyoruz çünkü. Neyse.

Çok büyük ihtimalle "ilahi adalet" diye bir şey - tekrar söylüyorum, maalesef - yok. Yaşayacağımız mutluluğu, hak ettiğimiz övgüyü, yanlışımızın cezasını burada yaşayacağız, yaşamalıyız.
Blogger tarafından desteklenmektedir.