Peron değişiklikleri

by 23:53:00
Bazı şeyler çok basit. Gerçekten de. Mesela kırmızı ışıkta durursun, yeşil ışıkta geçersin. Öğrenmesi kolay. Gerçi işin içine sarı girince bizim trafikte işler biraz karışıyor. Üçüncü bir alternatif gelip kafamızı karıştırmasın diye sarı ışığa yeşil ışıkmışçasına davranıyoruz. Trene binmek de basit şeylerden biri. Elektronik tabeladan hangi trene binmen gerektiğine bakıyorsun, biniyorsun. Ancak İsviçre gibi eğitim düzeyinin yüksek olduğu bir yerde bile bunun bir adım ötesi insanlarda sorun yaratabiliyor. Mesela trenin peronu değişirse ne olacak?

Sabah bindiğim trende bir aktarma yapmak zorundayım. Bindiğim hat hep 30 dakikada bir geçen bir hat. Saatte iki kez. Ancak seferleri belli bir duraktan sonra farklı bir yöne gidiyor. Yani, saat başında bindiğim tren benim evime yaklaşıp rota değiştirirken, yarım saat sonraki tren doğrudan benim eve doğru gidiyor. Ben de rota değiştiren trenin benim için son durağında iniyorum ve 5 dakika sonra bir ek sefer yapan ikinci trenime binip eve gidiyorum.

Sistem çok basit. Size karışık geldiyse benim bu durumu iyi bir şekilde açıklayamamamdan ötürüdür.

Aktarma yaptığım durakta üç peron var. Normal şartlar altında üçüncü peronda iniyorsun. Alt geçitten geçiyorsun. Birinci peronda çıkıyorsun ve 5 dakika sonra yeni trenine atlıyorsun. Ancak iki haftadır bilmem nedendir, birinci perona gittikten sonra anons geliyor ve altgeçitten indiğimiz yere geri dönüp üçüncü peronun hemen yanında duran ikinci perona gidiyoruz.

Benim kaldığım köy küçük bir yer. Sabah hep aynı insanlarla aynı trene biniyoruz. Mesela benim bindiğim durakta metalci olduğu her halinden belli yirmili yaşlarının sonunda bir genç var. Ergenimsi bu genç bir gün karısı ve çocuğuyla durağa geldi de "abi Allah bağışlasın kızın ne tatlıymış" diye konuşasım geldi. Bunun gibi bir çok tipi daha ezberledim.

E biz de hep aynı trene binip, aynı yerde aktarma yapıyoruz. Bu peron değişiklikleri hepimizi etkiliyor. Risk almayıp karşıya geçiyoruz. Sonra da paşa paşa peron değişikliği anonsunu duyunca karşıya geçiyoruz. Ancak tabii bu kadar fazla değişiklik arka arkaya gelince ben bizim treni beklemek yerine ikinci peronun tabelasına bakmaya başladım. O gün yine peron değişti ve ben de değişikliği tabeladan görünce önce pofladım sonra karşı tarafa geçmeye başladım. Ancak elli civarında insandan sadece iki üç kişi hamle yaptı, gerisi anonsu duymayı bekledi. Sonra bir kaç kere daha böyle oldu ve şunu farkettim. Herkes normal olanı yapıyor ve bir aksilik olacakmış gibi düşünmüyor. Ben ise hep tetikteyim, "ya peron değişirse" diye. Hep bir panik, hep bir diken üstünde oturmacılık. Ne biçim gen bu Allah kahretsin.

Önce sorun bende gibi geldi. Ancak sonra peron değişiklikleri daha önceden yaşanmaya başladı. Trenden indiğimiz gibi ikinci peronda ulaşım bilgileri yazarken, birinci peronun tabelası boştu. Ben de iki adım yürümekten kurtulmanın mutluluğu ile altgeçite yeltenmedim. Ama o da ne? İnsanlar olması gereken yere yürüyorlar. Tabelaya bakma gerekliliği bile duymadan! Tamam belki ben de "aman değişiklik olacak, tadımız kaçmasın" diye çok pimpirikliyim de üst üste gün bu kadar değişikliğe rağmen hala gamsızca üçüncü perona yürüyebilir mi bir insan? Hani insanlar doğadaki değişikliklere adapte oluyorlardı? Bu insanlar o evrim basamaklarını nasıl atladılar? Sonra hepsi tıpış tıpış benim perona geri döndüler tabii ki.

Sonraki gün bir kaç kez daha gerçekleşti bu. Benimle beraber altgeçitten geçmeyen insan sayısı artmıştı ama ısrarla insanlar üçüncü perona yürüyorlardı. Bağırıp kahraman olmak istiyordum: "Tren, ikinci perondan kalkacak. Boşu boşuna karşıya geçmeyin!" Almanca'mın yetersizliğini bir kenara bırakalım, bu sefer de başka bir peron değişikliği ile üçüncü perona bir geri dönüş olsa, ya da elektronik bir arızadan dolayı ikinciyi gösterirken tren üçüncüye gelse, insanlar trene binmek için koşsa, yaşlılar ölse, gençler birbirini iste... Sorumluluk alamazdım. Son zamanlarda insanlar alt geçite yürürken gözlerini ikinci peronun dolu tabelasından alamıyorlardı ama hala ve hala üçüncü perona yürüyorlardı.

Sonra bir gün peron değişikliği olmadı ve ben üçüncü perona gittim, herkes gibi. Ama o da ne? Bu sefer kendini bu işe benden de fazla kaptıran siyahi bir hanımefendi ikinci peronun altgeçit merdivenlerinde bekliyordu. Gözü üçüncü peronun dolu tabelasındaydı. Dakikalarca orada bekledi. O kadar emindi ki peron değişikliği olacağından. Kadının hayali kahkahası kafamda çınlıyordu: "Hahaha geri zekalılar! Sizden bir adım öndeyim işte!" İçimden kadına inat, "Allah'ım lütfen peron değişiklği olmasın" demeye başladım. Kötü kötü bakıyordum ona. O da bana. Artık trenin gelmesine bir dakika kalmıştı. Pes etti ve bizim tarafa doğru gelmeye başladı. Rahatladım. Artık peron değişsse de hiç gücüme gitmezdi.

Bugün ise yine ikinci perondan bindik. Yine insanlar tabelaya bakmadan karşıya geçtiler. Bazısı hemen anladı geri döndü. Bazısı bir süre afalladı ve geri döndü. Bazısı olması gereken tren saatleri ile tabelaları karşılaştırdı ve tabelaları dinlemeye karar verdi. Ancak yaşlı bir çift ısrarla karşıda kaldı. Onlar doğru ama o günlük kullanılmayan peronda ısrarla bize bakıyorlardı. Sanki biz 50-60 kişi yanlış perondaydık da onlar doğru yerdeydi. Baya baya bakıştık. Hiç tenezzül etmediler. Tabelalara baktılar da göremediler mi, gördüler de ne düşündüler bilinmez. En sonunda yakın bir büfeden bir şeyler alıp perona yürüyecek bir kadın yaşlı çifte seslendi "Tren karşıdan kalkacak". Yaşlı çift şaşırdı. O kadar kişinin karşıda tren beklemesine şaşırmadı da kadının onları uyarmasına şaşırdı. Ben de onların umursamazlığına şaşırdım. O büfeden çıkan kadın, benim yapamadığımı yapmış ve kahraman olmuştu. O yaşlı çift aramıza katılmıştı.

Sonra tren geldi ve yollarımıza ayrıldık. Yarın yine bineceğim. Yine insanlar tabelalara bakmayacaklar, doğru bildikleri yoldan gidecekler. Ben yine bir muhabbet kuşu gibi hızlı hızlı kafamı iki elektronik tabela arasında döndüreceğim, birden fazla kez bakacağım ki emin olayım. Sonra tren bekleyeceğim. Bizde böyle.
Blogger tarafından desteklenmektedir.