diğerleri
Olacak O Kadar - Bir kahkaha tufanı
Bir aşağıdaki post'u yazarken, Ortadoğu ve Balkanlar'ın en komik programı "Olacak O Kadar"ı izliyordum. Levent Kırca yine formunda:
Klasik sarhoşumuz sahnede. Hem de bu sefer komaya giren bir zenciden organ nakli oluyor. Acaba hangi organ? Tabii o organı takana dek bayan doktorlar elleri ve kollarıyla boy konusunda espriler yapıyorlar. Hatta bir doktorun dudağı uçukluyor. Ahahaha, gülmekten yazamıyorum ya (Hatta sonraki bir skeçte yine organ esprisine değinmiş Kırca, işi biliyor usta). Dur dur, neyse sonra zenci uyanıyor da organını arıyor. Hatta bu bölüm burada kesiliyor da, devamı haftayaymış. Eyvah ya Lost'u zor bekliyorum, bunu nasıl bekliyeceğim :(
Sonracıma Kürtler var. Bunlar hırsızlık yapıyor. Aksanları da Kürt aksanı; ikide birde "Babo" diyerek Kürt olduklarını vurguluyorlar. Sonra polis basıyor. Bunlar da diyor ki "Biji biz bişi yapmıyoruz, biji açılıma geldik" diyor, polis de bunları serbest bırakıyor. Sonra Kürt ne dese beğenirsiniz; "Ne idüğü belirsiz bir açılım sayesinde bak kurtulduk". İlahi Levent Kırca.
Ergenekon'u dinleyen ailenin, bize masal anlatıyorlar deyip, bari çocuk gibi davranalım diyerek "yağ satarım, bal satarım" oynamaları yine kıvrak zekasının bir ürünü Kırca'nın.
Son olarak da Roman açılımı sırasında, bizim çingenelerden birinin "Oo, başı çekenim geliyor" dedikten sonra ötekisinin "Ooo, başı tutanım geliyor" diyip gülmeleri beni zevkten uçurdu. O ne ince bir gönderme!! Hele Çingeneler "Aboo!" diye şaşırmıyorlar mı her şeye. Ah ah, bazıları, mesela Adanalılar der ya "Abo deriz biz." hayır canım, bak Romanlar diyor onu. Size ne oluyor? Sonunda da çingenelerden biri başbakanın cüzdanını çalmış. İşte Levent Kırca, yine o klişeleşmiş kalıpları ne güzel kullanmış. Başımızdan hiç eksilme sen e mi! (Bunları yazarken bir de homoseksüel esprisi geldi, o da oldu, bir an çok korkmuştum çünkü olmaz diye)
Sonracıma Kürtler var. Bunlar hırsızlık yapıyor. Aksanları da Kürt aksanı; ikide birde "Babo" diyerek Kürt olduklarını vurguluyorlar. Sonra polis basıyor. Bunlar da diyor ki "Biji biz bişi yapmıyoruz, biji açılıma geldik" diyor, polis de bunları serbest bırakıyor. Sonra Kürt ne dese beğenirsiniz; "Ne idüğü belirsiz bir açılım sayesinde bak kurtulduk". İlahi Levent Kırca.
Ergenekon'u dinleyen ailenin, bize masal anlatıyorlar deyip, bari çocuk gibi davranalım diyerek "yağ satarım, bal satarım" oynamaları yine kıvrak zekasının bir ürünü Kırca'nın.
Son olarak da Roman açılımı sırasında, bizim çingenelerden birinin "Oo, başı çekenim geliyor" dedikten sonra ötekisinin "Ooo, başı tutanım geliyor" diyip gülmeleri beni zevkten uçurdu. O ne ince bir gönderme!! Hele Çingeneler "Aboo!" diye şaşırmıyorlar mı her şeye. Ah ah, bazıları, mesela Adanalılar der ya "Abo deriz biz." hayır canım, bak Romanlar diyor onu. Size ne oluyor? Sonunda da çingenelerden biri başbakanın cüzdanını çalmış. İşte Levent Kırca, yine o klişeleşmiş kalıpları ne güzel kullanmış. Başımızdan hiç eksilme sen e mi! (Bunları yazarken bir de homoseksüel esprisi geldi, o da oldu, bir an çok korkmuştum çünkü olmaz diye)
5 yıl sonradan gelen not:
Bu yazı nedendir bilmem ama çok tık alıyor. Levent Kırca'nın ölümünden sonra da gözle görülür bir şekilde görüntülenme sayısında bir artış yaşandı. Ben de yıllar sonra gelip, bir iki ufak şey daha karalamak istedim.
O zamanlar yazdığım eleştirilerin hepsinin arkasında durmakla beraber, bu yazıdan kısa bir süre sonra Olacak O Kadar, Fox'tan kaldırıldı. Bu kararın "reyting" kisvesi altında "politik mizah"a yönelik baskıcı bir tutum olduğunun herkes farkında. Zaten Fox'un, Kırca'ya bu yasaktan kısa zaman sonra politik olmayan bir dizi yapma şansı vermesi de kanal yöneticilerinin Kırca'dan umudu kesmediklerini gösteriyor.
Ancak son döneminde Levent Kırca maalesef güldüremiyordu ve en azından politik bir şeyler yaptığında - her ne kadar ben beğenmesem de - bir alıcısı vardı. Öte yandan, bu düşüşte Kırca'nın çok da suçu yoktu aslında. Mizah inanılmaz hızlı değişen bir şey, özellikle bu sosyal medya döneminde. Cem Yılmaz bile, ki çok severim, bu döneme adapte olmakta zorlanıyor. Olacak O Kadar mizahının artık alıcısı kalmamışken ve AKP hükümeti gitgide demokrasiden uzaklaşırken, Kırca'nın mizahı önce amiyaneleşti ama o da yeterli olamadı. Politik görüşü gitgide radikalleşirken, uslubü de aynı şekilde sertleşirken ("bir karı buldum, düzücem" dediği konuşmasını unutmadım - sonra özür dilediğini de eklemek lazım) kendisi gözlerden düştü gitti.
O zamanlar yazdığım eleştirilerin hepsinin arkasında durmakla beraber, bu yazıdan kısa bir süre sonra Olacak O Kadar, Fox'tan kaldırıldı. Bu kararın "reyting" kisvesi altında "politik mizah"a yönelik baskıcı bir tutum olduğunun herkes farkında. Zaten Fox'un, Kırca'ya bu yasaktan kısa zaman sonra politik olmayan bir dizi yapma şansı vermesi de kanal yöneticilerinin Kırca'dan umudu kesmediklerini gösteriyor.
Hakkını verelim. Kırca, bir mimik ustasıydı. Tiyatro severdi. Makyajdan anlardı. Yaratıcıydı. 1990'larda ise taşlama ve espiri dengesini Türkiye'de en iyi - ya da tek - ayarlayan insandı. Maalesef, benim gençliğime çok parlak bir dönemi denk gelemedi. Politik olarak fikirlerimiz pek uyuşmasa da parasal sıkıntılara rağmen eğilip bükülmemesini severdim. Bir muzur çocuk gibi Fatih Altaylı'yı çileden çıkarmasında da eğlenmiştim (canlı canlı izleyebildiğim için mutlu olduğum anlardan biri). Aklımda ise Ayşe Arman'a hastalığı sırasında verdiği, ayakları yere basan ropörtajı var. Biraz buruk bir tad bıraktı giderayak ama iyi ki vardı.
Yorum yap