Güney Fransa'nın turuncu yüzü

by 21:55:00
Toulouse; bazılarının "Aa Fransa değil mi? Çok romantik", bazılarının ise "Umut Bulut, orada oynamıyor muydu?" dediği Fransa şehri. İş icabı gittim, biraz gezdim, gidecek olanlara da bir şeyler katmak için de bilgisayarın başına oturdum.

Yanlış bilmiyorsam Toulouse'a İstanbul'dan direkt uçuş var. Yoksa da diğer alternatiflerin Amsterdam ve Paris'ten olması lazım. Havaalanı, Toulouse merkezde olmasa da oldukça yakında. Çok da büyük değil, şaşırtıcı olmayan bir şekilde. İndikten sonra şehre gitmek için toplu taşıma oklarını takip etmek lazım. Bir Fransız klasiği olarak İngilizce tabela sayısı az olduğu için şekillere bakmakta yarar var. Şehre giden Airport Shuttle, otobüs duraklarından kalkıyor. Bileti havaalanından da alabiliyormuşsun ama ben şoförden aldım. İlk Fransızca'mı da burada kullanmak durumda kaldım. Dışarıda sigara içen şoföre gidip, o öğrendiğim afili cümlelerden kuracağımı düşünürken kilitlenip "Bilet...Toulouse...burası?" dedim. Adam ise sigaradan sonra geleceğini işaret etti. 8 €'ya bir kart alıp, otobüsün içindeki makinadan geçiriyorsun. Etraflarda dolaşmadan 10 dakikada şehirde oluyorsun. Yalnız hangi durakta ineceğinizi bilmeniz lazım. Ben bunu daha önceden not almadığım için ufak bir panik yaptım ama o da ne? Otobüsteyken havaalanının interneti çekiyordu. Hemen yarım saat bağlanayım dedim ama bir kez daha şaşkınlık: Adamlar sınırsız bedava internet vermişler! Şehir içinde bol bol "Free WiFi" yazısı gördükçe buna daha az şaşıracaktım.

İlk akşamımda ilk olarak bir Toulouse klasiği olarak söylenen meşhur ördekten tatmaya karar verdim. TripAdvisor ve otel resepsiyonu aynı restoranın adını verince hemen Mon Canard restoranına ilerledim. Burada işler İspanya gibi işliyor. Bir İsviçre'li için normal bir saat olan 19:00, Toulouse halkı için oldukça erkendi çünkü restoranı bizzat kendim açtım. €14.90'a salata, patates kızartması ve ördek budundan oluşan bir menü veriyorlar. Bir kadeh şarap, tatlı ve bahşiş ile birlikte €25'e çıktım ki normal bir fiyat olduğunu düşünüyorum. Garson hanımefendi İngilizce konuşuyor ve müşterilerle ilgili. Hatta karşımda oturan beyefendi yemeği ile ilgili bir şeyler sorunca, restoranın aşçısı geldi de bir şeyler açıkladı. Yemekleri şöyle görebilirsiniz:


Sonraki gün şehri gezmeye başladım. İlk durağım Canal de Brienne oldu. Bot gezintisi de yapılan, suyu da etrafı da yeşil, etrafında insanların bol bol koştuğu bir kanal kendisi. Kanalın sonu ise Garonne Nehri'ne çıkmakta. Nehir, Pireneler'den doğup, Bordeaux'da Atlas Okyanusu'na dökülüyor. Oldukça geniş, yer yer küçük şelaleler oluşturuyor. Üstünde su kayağı yapıldığını gördüm. Karşı kıyıda bir hotel, bir hastane ve bir dönmedolap var ve bunlar güzel bir manzara oluşturuyor. Ancak Toulouse'un kalbi o tarafta atmıyor.

Aslında Toulouse'un insanın aklını başından alacak bir simgesi yok. Halk pazarı kurulan (ve hemen gidip ucuz fiyata plak aldığım) Place du Capitole ve UNESCO Dünya Miras listesine 1998'de girmiş St. Sernin Bazilikası. Şehrin espirisi turuncu renkli binaların ve labirent gibi caddelerin arasında kaybolmak, yorulunca da kahvelerinde ya da  parklarında oturmak olsa gerek. Hava sıcaklığı bir Avrupa kentine göre oldukça sıcak. Şehrin insanlarına da bu yansımış ki Paris ve Strasbourg'da aldığım o soğuk ve asil havayı Toulouse'da bir kez bile almadım. Muhattap olduğum az sayıda insan ile de İngilizce konuşmayı başardık. Bu da Toulouse'u diğer Fransız şehirlerine tercih etmek için az buz bir neden değil hani. Bu sıcaklık, konferans için makale okumaya çalıştığım kuytu yerde bir torbacının sana gelip ihtiyacın olup olmadığını sormasıyla ya da Perşembe gece yarısında bile sokakların gençler ile tıklım tıklım olmasıyla da ortaya çıkabiliyor.



Şehirde hissedilmese bile, hediyelik eşya dükkanlarındaki mor renk Toulouse'un bir başka yönünü ortaya çıkarıyor: Menekşe. Bol kokulu ve mor renkli sabun, duş jeli, şampuan gibi eşyalar, hediyelik eşya dükkanlarının en önemli parçaları. Şehirde yavaş yavaş kendisini hissettirmeye başlayan diğer bir özelliği ise Euro 2016'nın ayaklarından biri olması. Şehre bir sayaç konulmuş ve Euro 2016 adlı bedava ama şu an çalışmayan kablosuz internet bağlantıları bazı noktalara konuşlandırılmış.

Avrupa'nın geri kalanına, en önemlisi Fransa'nın geri kalanına göre uygun fiyatlı bir şehir Toulouse. Kışın nasıl olur bilmiyorum ancak yazın da yeşil ve turuncunun birbirine karıştığı çok güzel bir yer. İki-üç günden fazlası sıkabilir ama bir Güney Fransa turunda es geçilmemesi gereken bir yer olduğu kesin.

Ben çektim, Google güzelleştirdi

Blogger tarafından desteklenmektedir.