Havanın güneşli olması ile mutluluk arasındaki bağ nedir bilinmez ama, kapalı havadan sonra güneş açtığında yeniden doğuyorum.
Yaz insanıyım, bu tartışılmaz. "Ne işin var bulutlu gri ülkelerde?" desen "eh ekmek parası" derim geçerim. Tamam güneşi seviyoruz ama hep güneş göreceğim diye Dubai gibi bir yerde de yaşamam.
Tabii güneş ile sıcaklığın ayrımını yapmak lazım. Mesela şu anki güneşli hava 2 derece, onu geçtim hissettiğin -1, ki ben termometrede eksi işareti gördüğüm anda titremeye başlarım. Ben 30 limitini çok severim, daha sıcaklık hakkındaki bir yazıda bile 30 rakamını gördüğümde kalbim güm güm atıyor. Şu ana kadar dünyada kaydedilen en yüksek sıcaklık 56.7 dereceymiş. Hem de bir otelde kaydedilmiş bu sıcaklık. Doğal bir sauna sanki. Bu arada biri öldü diye bitirilen Dünya Sauna Şampiyonası'ndaki sıcaklık ise 110 dereceymiş. Yani bu rakamlar altında 30 dereceden korkmayı gerektirecek pek bir durum yok ortada. Bol su içip, cilt kanserine dikkat edersen bir sıkıntı yok.
Benim memlekete döndüğümüzde ise Almanya rekorunun 40.2 dereceyle Karlsruhe & Freiburg arasında bir yerde olduğunu görüyoruz. Benim memlekete çok yakın bir yer olması dışında 2003 gibi nispeten yakın bir tarihte kaydedilmiş. (Asıl rekor 1913 tarihinde mesela) Gerçi ben o dereceyi daha önce Edirne'de gördüğüm için beni etkilemez. Türkiye'de ise 48.8 ile başı Mardin çekiyor.
Şeytan soğuklara da bak diyor ancak Antartika'da kaydedilen -89 derecelik sıcaklık (soğukluk?) bu konuda daha fazla yazmamı engelliyor.
Güneş ışınlarını sevelim. Dünya üstünde o kadar güzel renk var ki hepsi gün ışığının üstlerine vurması ile güzelleşiyorlar.