Staj görüşmesinden çıkıp evin oradaki parkta biraz düşüneyim diye oturdum. Parkımı çok seviyorum bu arada. Gündüzleri dedeler oturur, meyve aromalı gazoz içerler (reklam olmasın). Akşamları genç erkekler, kapalı kız arkadaşlarını getirirler. Bir gün akşam üstü tam önümde polisler inmişti. Hızlıca arabadan inip ikisi bana doğru gelirken, şöyle bir bakıp, arabaya geri binip gitmişlerdi. Öyle garip bir yer anlayacağınız. Seviyorum yani.
Neyse kafamda halen "Ya master işi olmazsa?" sorusu var ve düşünüyorum tabii. Olmazsa işe mi girmek lazım, stajlara mı devam etmeli gibi şeyler. Tabii dünyamda bir tek ben olsam o kadar sorun değil. Ancak insanların (ki bunlar aile bireyleri oluyor) benden beklentileri ve benim o insanlara vermem gereken şeyler aklımın etrafında dönüyor. Yine böyle kara kara düşünürken bir ses "Bak, master'a git sen, iş her zaman bulursun ama master kolay bulunmaz" dedi. Aklım başımdan gitti. Bir an sonunda yeteri kadar delirdiğimi düşündüm. Ama delirememişim. Çünkü arkamı dönmemle, bir banka yayılmış, sakallı amcayı görmem bir oldu. Hemen caminin önünde, belli ki namazdan çıkmış dinleniyor. Hani tipini görsen; "Memleket iyiye gidiyor elhamdilulah" der tipi var ama adam master falan diyor.
Bana ilahi bir mesaj olarak algılayıp hayatımı öyle şekillendirmek isterdim de 75. Yıl Parkı yanındaki camiinin önündeki banka yatağa yatar pozisyonda uzanıp Amerika'daki masterlardan bahseden bir sakallı dini bütün amcanın büyük ihtimalle yeğenine verdiği tavsiyelerle hayatımın kararını verdiğimi kimseye açıklayamam. Halbuki içimden geleni dile vurmuştu. Hayat vallahi garip.