Bülent Ortaçgil külliyatı


Bu aralar tekrardan Bülent Ortaçgil'e sardım. Daha doğrusu, bir otobüs yolculuğunda, biraz teğet geçtiğim "Sen" albümünden Denize Doğru'yla uzun bir aradan sonra karşılaştığımdan beri böyle gidiyor. Tabii sadece yeniler dinlenmiyor bu esnada, eski hikayelere de şöyle bir gidiyorum.

Hangi kedilerdensiniz?

Aslında Ortaçgil'in hikayesi Bebek'te "Yağmur" ile başlıyor. Kendisinin yazdığı bir şiir değil Yağmur. Arthur Lundkvist'in bir şiiri, Ata Karatay çevirmiş. Genç Ortaçgil de bugünün Boğaziçi Üniversitesi'nin yakınlarında kaydetmiş şarkıyı. Şarkının sözleri Ortaçgil'in yazdıklarından da çok farklı değil. Sonra, kısacık bir "Anlamsız" var. İlk 45'liği. Daha sonra da "Benimle Oynar Mısın?" geliyor. Rüya gibi bir albüm. Hiç tanınmamış amatör bir şarkıcı için fazla güzel bir düzenleme yapılmış albüme. Şarkılar zaten usul usul akıyor. Arka planda da sakin bir gitar ve bir piyano. Ara ara oraya çıkan yaylılar ve üflemeliler. Belki de melodilerin, sözlerin önüne geçtiği tek Ortaçgil albümü. Mesela "Benimle Oynar Mısın?" şarkısındaki piyano solo nasıl yazılmış, inanamıyor insan. O kadar nota, inci gibi dizilmiş arka arkaya.

"Sen Varsın" şarkısında ise ilk kez politik yüzünü çaktırmadan göstermiş Ortaçgil. "Yanımda, uzağımda, yarınımda bilmediğim, yaşanmış sayfalarda sen varsın" diyerek başlayan şarkı sanki bir aşk şarkısı gibi geliyor ama sonra "Yükselen alkışlarda, yumruklar tekmelerde, acılar, hasretlerde sen varsın" dediği anda ışık yanıyor kafada. Zaten yıllar sonra mor ve ötesi de Ortaçgil'den bu şarkıyı yorumlamayı seçecekti.

Ama benim favorim Kediler'dir. Dershaneye gidip büyük adam olmaya çalışırken, bana az eşlik etmemişti karanlık kış gecelerinde güneş doğmadan uyanılan haftasonlarında.

Sabahları okumakla, akşamları düşünmekle, gündüzleri konuşmakla, geceleri çalışmakla, yorgun gözleri, şişmiş elleri büyük kediler varmış. Siz kardeşler hangi kedileri seversiniz? Hangi kediler gibi yaşamak istersiniz? Sevimli, uslu, sesli, hırslı... hangi kedilerdensiz? 


Güneşin aynasında biz

Tabii ki de albüm satmıyor ve Ortaçgil piyasadan kayboluyor. Kimya şirketlerinde yöneticilik yapıyor, Norveç'e gidiyor, yapamıyor geri dönüyor. Sonra da bir başka büyük usta Fikret Kızılok ile Çekirdek Sanatevi'ni kuruyorlar. Çekirdek dönemi benim için çok özel bir dönem. Müziği doğallığına inanırım. Bu nedenle Syd Barrett'i severim. Çok süslü ve hatasız kayıtlardansa, hatalı ve olduğu gibi çalınan şarkıları severim.

Ortaçgil'in ikinci dönemi Çekirdek Sanatevi dönemi denebilir. Çünkü bu dönemdeki şarkılar aklı havada şarkılar değildir. "Benimle Oynar Mısın?" çocukluğu kaybolmuştur. İlk adıyla "Sen, Ben ve Değirmenler" bu dönemde kaydedilir mesela ilk kez. Memuriyetin sıkıntısını yansıtan "Zamana Sıkışmış" da bu dönemde çıkmıştır. Dün, bugün ve yarın tarafından baskı gören bir adamın hikayesidir o. Dün, şairin boynuna ipi atmıştır ama şair bunu çözmek zorundadır. Yarın, şair ile elele koşar ve şair onu görmek zorundadır. Bugün ise omzuna çökmüştür ama şair onu yaşamak zorundadır. Burada da görüldüğü ve "Sevgi" şarkısının başında da dediği gibi Ortaçgil artık müziği önce yazıp, sözlerle daha çok uğraşmaya başlar. İlk kez de "Deniz Kokusu" getirir (hatta ilginçtir, bu şarkıdan önce kendisini kent çocuğu olarak tanıtır) ve yıllar içinde bunun ne kadar artacağını göreceğizdir.

Kızılok'la da beraber albümler çıkar. "Bizim Şarkılarımız"ın manifestosu çok iyidir mesela. "Biz şarkılarımızı yarıştırmayız tazı gibi. Bizim şarkılarımız rüzgarlara söylenir usulca". Ortaçgil, bu dönem çok kişisel şarkılar kaydeder Kızılok'la beraber, ki doğrusunu söylemek gerekirse "Biz Şarkılarımızı..." albümündeki şarkıları bana çok çekici gelmemektedir. Öte yandan "Pencere Önü Çiçeği" favori albümlerimden biridir. "Pencere Önü Çiçeği" ve "Bir Nihavend Yalnızlık" benim için eski ahşap evlerin kardeş şarkılarıdır. "Uyusun da Büyüsün", Kızılok'un da iteklemesiyle, Ortaçgil'in o zamana kadar söylediği en politik şarkıdır. Büyük ölçüde Kızılok bestesi olsa da Ortaçgil tarafından daha sonraki konserlerinde bol bol söylenmiştir.

Ama bu ortaklığı asıl gerçeği "Güneşin Aynasında"dır. Nedense bana bir Kızılok şarkısıymış gibi gelse de söz ve müzikte ikisinin de adı vardır. Sözlere bir Ortaçgil eli değişmiş olsa gerek.

Güneşin aynasında biz, bizde bir düş. Düşte bir çocuk, çocukta yol. Yolda toz, tozda avuç, avuçta kader. Kaderde sen, güneşte akşam oluyor. Ben düşünürken.



O dönem kaydedilen çocuk şarkıları albümü 2007'de çıkıyor. Gerçi bunlar "sözde" çocuk şarkıları. "Sıfır olmak ne zormuş, başında biri gerek. Milyon bile olsan da para etmiyor demek" ya da "Olmadı deseler de, bir silgi bulup silseler de, akşam erken yatıp sabah erken kalkıp, yeniden boyasak". Zaten albümün de adı "Büyükler İçin Çocuk Şarkıları" olunca taşlar yerine oturuyor.

Adam olmayan şarkılar ve yeni bir perde

Tabii ki büyük egolu iki adam belli bir yerden sonra daha fazla beraber çalışamıyor ve Ortaçgil'in "2. Perde"si başlıyor. İlk albümündeki gibi Onno Tunç ile beraber çalışsa da bu şarkıların neredeyse tamamen bilgisayarda kaydedilmiş olması, o Çekirdek zamanı doğallığını götürmüş ve ortaya (benim için) tatsız bir eser çıkmıştır. Neyse ki Ortaçgil buradaki şarkıları konserlerinde, ve sonrasında "Eski Defterler" albümünde, daha güzel bir düzenleme ile okumuştur.

Ortaçgil'in Kabe'si "Bozburun"un o muhteşem şarkısı bu albümdedir. O kıpırtısız deniz, uğultusuz şehir ama için kıpır kıpır bir insanın resmi çizilmiştir bu şarkıda. Ama benim favorim Çığlık Çığlığa'dır.
Seni sevdiğimi anladığım günden beri gökyüzü değişti, geceler değişti. Çocuklar bile bana çiçek diye baktılar. Yaşıyor muyuz? Unutacak mıyız yoksa çığlık çığlığa?
"Oyuna Devam" ise ismen "Benimle Oynar Mısın?"a gönderme olsa da o dönemin şarkılarına benzer şeyler içermez. Ama en azından 2. Perde'den bir ayrılışın simgesi olarak adlandırılabilir. Aşkın kudretini anlatan "Aşk Nereye Kadar?" çok güzeldir mesela. Kardeşi bir matematikçi olan Ortaçgil'in bu şarkıdaki "bütün değerlerin geometrik artar" sözü İntegral şarkısından da önce matematiğe yapılanmış bir göndermedir. Ortaçgil, sesini politik olarak da yükseltmeye başlamıştır. "Sormamalısın, hiç yormamalısın, eleştirmemelisin, hiç seçmemelisin" diye başladığı "Yasak" buna bir örnektir. Müzikal olarak beğenmediğim bir şarkı olsa da, "Kızıma Mektup" içtenliği ve "Diyeceğiz sana insan hakları. O gün sakın açma gazeteleri. Diyeceğiz sana kardeşlikten barıştan. Dakikada binler ölüyor açlıktan demeyeceğiz tabii" gibi doğal sözleri ile dikkat çeker.

Ama benim canımdan can olan şarkı tabii ki de "Bu Su Hiç Durmaz"dır. Leman Sam bu şarkıya azıcık ayıp etti, Gülben Ergen bile söylemeye çalıştı ama hiç kimse bu güzel şarkıyı rezil edemedi. Kendi kurduğumuz barajlar bile o içimizdeki akıntıyı durduramıyor bazen
Nar gibi güzelliğin gizliydi, vereceklerin fazlaydı. İnsanlar anlamadılar. Sustun sustun konuşmadın. Sonra kaçtın arkana bakmadan. İnsanlar şaşırdılar. Sen hep kendine önemler aldın. Ben kendime yasaklar koydum. Önümüzde barajlar var. Bu su hiç durmaz.
Sırada adam olmayan şarkılar vardır. "Bu Şarkılar Adam Olmaz"ın prodüksiyonu ise ne 2. Perde ne de Oyuna Devam gibidir (Her şekilde 2. Perde'den iyidir zaten). Şarkılar da bu albümden çok farklıdır. "Adam Sen De" çok iyidir mesela. "On yedisinde çocuk var içeride. Acaba ne diye? Yargıçlar gülsün. Çeyrek var yüzyılı devirmeye ama bizde 'Hayır sırası değil!' Adam sen de. Adam nerde? Adam yok!" der mesela. Her meslek grubuna lafı sokup, eski arkadaşı Mazhar Alanson'a da lafı çakar. O dönem bir yarışma programı sunan Mazhar'a, "Gemiler yürümüyor kaptan. Bütün köşeler bizi bekler. Neden Mazhar?" diye sorar. "İntegral" de eleştiri dolu bir şarkıdır: "Çalışan kazanırdı, öyle derdi büyükler. La Fontaine'nin karıncaları bile şaşkın. Havai mavi pek moda ya da hercai menekşe. Özet olarak köşe dönmece". "Bu Şarkılar Adam Olmaz"ın "Sözümüz bitince Nazım'a sığınmadık" selamını severim.

Tabii ki klasik Ortaçgil şarkılarından da içerir albüm. Ortaçgil'in kuş sevdası "Bir Kuş" şarkısı ile yine ortaya çıkar. "Yolculuk" da "Sen bir kuştun" diye başlar. "Dalyan" ise gelecekteki "Denize Doğru" şarkısına gönderme yaparcasına "Denize doğru yüzlerce yol var, ama hangisi doğru, hangisi çıkmaz?" der. Demek ki Ortaçgil, seneler içinde denize doğru giden doğru yolu bulmuştur. Ortaçgil'in en bilinen şarkısı "Sensiz Olmaz" da bu albümdedir. "Çiçekler Su İster" de eğlencelidir.



Şarkılar bir oyundur çoğu zaman

"Light"a geldiğimiz de ise yıl 1998 olmuştur bile. Ancak bu albüm benim çok fazla üstünden geçemediğim albümlerdendir. "Bir Başka"nın melodisi güzeldir mesela. Keza "Aşk Var". Bu şarkının sözleri de pek iyidir. Dünya ya da insanlar ne kadar boktan olsa da aşkın olduğunu anlatır. "Kimseye Anlatmadım"ı herkes çok sever ama benim radarıma girmemiştir. "Normal" ise en kral politik Ortaçgil şarkısıdır: "'Peki' dedim 'ya Türkiye?', dedi 'normal'. 'ya AB?' diye sordum, dedi 'çok normal'. 'peki ya ABD?', dedi ki 'normal'... biri anlatsın hemen, nedir bu normal? canım sıkıldı artık, yoksa ben miyim anormal?". "Olmaz"da da "ülke sarsılıyor ve umrunda değil. Umrunda olsa bile eski durumunda değil" derken de "Normal"e bir gönderme var gibi geliyor.

İki şarkının ise bende ayrı yeri vardır. Biri "Mavi Kuş". Bana Ortaçgil'i sevdiren şarkıların başında gelir. "Oysa güzel şarkıları vardı yıldızlara ve denizlere ama söylemiyor ki bizlere, susuyor". Bir Ortaçgil kuşudur Mavi Kuş da, azıcık üzgün ve kırgın. Ortaçgil ise ona uçması için yardım eder. Diğer şarkı da "Eylül Akşamı". Bir kısmını alıp, o güzelim eseri bozmayayım şimdi. Zaten gereğinden fazla bilinen bir şarkı oldu.

Ama ama her şeye rağmen benim "Şarkılarım Senindir". Aman Tanrım, o nasıl bir şarkıdır.

Özenle seçilmiş sözcükler, yüzlerce aday arasından. Sıkıştırılmış bir tuğla gibi, artık ayıramazsın birbirinden. Şarkılar bir şiirdir çoğu zaman. Ben bir şairim işte o zaman.

 Son dönem Ortaçgil

Doğrusunu söylemek gerekirse "Gece Yalanları" benim gözümden kaçmış bir albümdür. Tamam "Bir Tek Sen Yalanı", Ortaçgil'in en muzip şarkısıdır. "Çoktular ama Hiç Yoktular" Ortaçgil'in kendisinin de çok sevdiği bir şarkıdır. "Nereye Sokağı" zaten eskilerden gelme bir şarkıdır. Bir gün belki bu albüm hakkında daha uzun bir şeyler yazabilirim.

Ama beni asıl heyecanlandıran Denize Doğru şarkısının bulunduğu "Sen" albümüydü. Öyle bir albüm ki "Oturmuşum deniz kıyısına, tam da kayanın karşısına. Çakıl taşlarını suya atarımdiye başlar ve o deniz havasını verir. Sonra albümün genelinde olacağı gibi yaylılar alır götürür. Ortaçgil'in artık canı yanmaz çünkü denize açılmayıp, denizin kıyısına oturup keyif çatar. Sonra "Denize Doğru" başlar: "Çözdüm, her şey çok basit denize doğru. Üç beş dakika yeter derdimi anlatmaya. Zaten çoğu şey değmez çok konuşmaya. Denize doğru". Bilgeliğin ve azıcık da ukalalığın şarkısıdır bu. "İstediğini Yap"ı atlayabiliriz. Sonra çok hoş bir nakarata sahip "Sen Sorumlusun" geliyor. Cam buğularına sevdiğinin adını yazan bir adam var karşımızda ama bu adamın suçu değil, çünkü o sorumlu bundan! Sonra "Acıtır" gelir, yani nakaratı bir ayrı hoş şarkı. Gerçi bunu da Sertab Erener katletmeye çalışmıştı bir zamanlar. "Adalar" da bir başka deniz içeren Ortaçgil şarkısıdır. "Telefon" ise farklı bir çağda yaşamanın zoruluklarını anlatır.

Bu şarkıdan sonra ise "Ayrıntılar" başlar. Belki de Ortaçgil kariyerinin en görkemli şarkısı.

Hep çok şey istedim, beğenilmedim. Sevenler de oldu, bu kez ben kaçtım. Birkaç kez aşık oldum, her şeyi yıkıp geçtim. Daha çok gençtim, farketmemiştim. Yaşadık, öğrendik, herkes başka biçimde. Taşırım hala ayrıntıları içimde.
Bu şarkıdan sonra 60lardan kopup gelen "Niçin?" de acapella "Sen Ben" de bu şarkının etkisini atamaz içinden. Sonra ne mi olur? Ortaçgil külliyatını baştan dinlemeye başlarsın, arada gözden kaçanlar olmuş mu diye.




Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.