İsviçre'nin çatısı: Matterhorn

Bugün günü birlik bir Zermatt / Matterhorn ziyareti yaptıktan sonra düşüncelerimi ve gördüklerimi kayıt altına alayım dedim.



Zermatt, İsviçre'nin güneybatısında İtalya sınırında küçük bir kasaba. Nüfusu 6,000 kişiden az. Buna rağmen İsviçre'nin en çok turist alan yerlerinden birisi çünkü çok karakteristik bir bağ olan Matterhorn'un eteklerine kurulmuş. Bu yüzden gidip görülmesi şart olan bir mekan.

Zermatt'a gitmek için önce Visp'e gitmek gerekiyor. Tren ile Zürih'ten iki, Bern'den bir saat uzaklıkta. Visp'ten sonra ise yine bir saatlik biraz yavaş giden bir trene binmek lazım. Ancak bu trenler neredeyse tabandan tavana camla kaplı çünkü gerçekten de manzara muhteşem. Trenin soluna oturmakta yarar var. Tren, derin bir vadiden tıngır mıngır son durak olan Zermatt'a doğru ilerliyor.

Kasabaya geldiğinizde ilk göreceğiniz şeyler turistler ve onları alan otel servisleri. Bu servisler küçük elektrikli arabalar çünkü Zermatt'a normal araba kullanımı yasak. Hava kirliliği nedeniyle Matterhorn'un görülmemesinden korkuyorlar. Bu arada şehrin içinden zaman zaman Matterhorn gözükse de dağın görkemini anlamak için yukarılara çıkmak gerekli. İlk alternatif tren istasyonunun hemen dibinde bulunan Gornergrat füniküleri. Bu taşıt sizi 3,100 metrede bulunan bir platforma çıkarıyor. Ancak kısıtlı zaman ve yüksek fiyat nedeniyle ikinci alternatif olan Sunnegga'yı öneriyorum. Bu fünikülerin kalktığı yer, tren istasyonuna 6 dakikalık yürüme mesafesinde. Yukarı iniş çıkış bileti (Halbtax kartınız yoksa) 24 Frank. Tek durak olan bu taşıt ile çıktığınızda sizi bir platform ve restoran bekliyor.


Matterhorn'u görmek tamamen hava durumuna bağlı. Sunnegga'ya geldiğimde bulutlar Matterhorn'un görüntüsünü kapıyordu. Ancak Pilatus'tan biliyordum ki dağ zirvelerindeki bulutlar çok hareketli. Zaman geçsin diye havanın daha sıcak olduğu günlerde insanların serinlemek için girdiği 5 dakika uzaklıktaki Leisee'ye yürüdük. Burada çocuklar oynayabileceği, büyüklerin de dinlenebileceği bir alan var. Burada dinlenirken de Matterhorn'un zirvesindeki bulutlar yavaş yavaş açıldı ve Toblerone'un logosuna silüetini veren dağ ortaya çıktı. Gerçekten de bakmaya doyulamayacak güzellikte bir dağ. Sunnegga ve Leisee de bu dağı fotoğraflamak için çok uygun yerler. Daha sonra oradaki restoranda dağ manzarasında öğle yemeği yiyebilirsiniz. Rösti ve bira yaklaşık 20 - 30 Frank arasında değişmekte.

Zermatt'a geri döndükten sonra fazla büyük olmayan Matterhorn Müzesi'ne gidilebilir (10 Frank). Burada girişte 1865'te yapılan ilk tırmanış ve onunla ilgili tartışmalar var. Özet geçeyim. İngiliz gezgin Edward Whymper, birçok dağcılık denemesinden sonra Matterhorn'u gözüne kestiriyor. Çok kez deniyor ama olmuyor. Bir yandan da İtalyan başka bir dağcı da aynı zamanlarda deneme yapıyor ama başarıya ulaşamıyor. Whymper, en sonunda 4 arkadaşı ve Zermatt'tan iki rehberle bu kentten yola çıkıyor ve zorlu bir yolculuktan sonra dağa tırmanın ilk kişi oluyor. O sırada aşağıya baktıklarında uzaktan rakip İtalyan dağcının geldiğini görüyorlar. O ekibe taş ve kar atarak, ekibin dikkatlerini çekiyorlar. İtalyan dağcı bunu görünce morali bozuluyor ve dağa tırmanmadan geri dönüyor. Bizim ekip da kısa süre sonra aşağıya iniyor. Ancak, ekipteki tecrübesiz ve yorgun dağcılardan birinin ayakkabısı yırtılıyor ve dağcı aşağıya düşüyor. Düşerken de diğer 6 kişiyi aşağıya çekiyor. Bu sırada dağcıları birbirine bağlayan ip kopuyor ve Whymper ile iki rehber aşağıya düşmekten kurtuluyor. Düşen dört dağcının üçü ölü bulunuyor, diğerinin ise cesedi bulunamıyor. Dağdan inenler önce tebrik edilse de hemen soruşturma başlatılıyor. Bazı insanlar yerel rehberlerin ölmemek için ipi bilerek kestiklerini iddia etseler de soruşturmaya göre olay sadece bir kaza ve kimsenin suçu yok. İngiliz Whymper, "geceleri uyuyamıyorum" gibi şeyler dese de bu olayı kitaplaştırıp para kazanıyor ve gezginliğe devam ediyor. Yerel rehberler ise olayın etkisinden kolay kolay çıkamıyorlar. Baba, ABD'ye göç ediyor. Oğul, bir kazaya kurban gidiyor. Ailenin geri kalanı da yıllarca masumiyetlerini kanıtlamaya çalışıyor. Müzenin geri kalanında Zermatt halkı ve dağcılarının yaşam tarzları anlatılıyor. Ayrıca, küçük bir salon da Matterhorn ile ilgili farklı filmler gösteriliyor.

Bunun dışında şehirde çok fazla bir şey yok. Bir kilise, kilisenin bahçesinde Matterhorn'da ölen dağcıların mezarları, eski bir belediye binası, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları ve kafeler derken şehir bitiyor.

Gözlemlerime dayanarak Güney İsviçre'yi içine alan bir turda yarım gününüzü feda edebileceğiniz ve pişman olmayacağınız bir şehir Zermatt. Ya da dağcılığıa merakınız varsa şehir merkezinde bir otel tutup, sabahın köründe kendinizi dağlara doğru yürürken bulabilirsiniz. Ya da çok paranız varsa Heliport'tan helikopterler ile Alpler turu yapabilirsiniz. Tercih sizin.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.