Bozcaada

24 saatte 1,5 paper yazmış ve bir sınava hazırlanmaya başlamış biri olarak gönül rahatlığı ile blog'uma bir giriş yapma hakkı kazandığıma inanıyorum. Bu yazıda Bozcaada ve bana hissettirdiklerine değineceğiz.

Her türlü adanın hastası olduğumu belirterek başlayayım söze. İster Bozcaada olsun, ister Büyükada olsun, isterse Kos olsun, üşengeç adam gitmez zaten oralara, çünkü feribot saati yakalamak, gitmek için erken kalkmak falan gerekir. Bu sayede bir kısım insan eleniyor ve gerçekten orada olmak isteyenler adaya gidiyor.

Bozcaada güzel bir yer diye bütün yazıyı özetleyeyim. "Bu bilgi bana yeter, eyvallah" diyen arkadaşlarımı gözlerinden öperek sözlerime devam ediyorum.

Küçücük bir yer kendisi. Bir tepesinde çıksan neredeyse her yerini görüyorsun zaten. Bir ucunda küçük küçük evler, kafeler, tekneler var. Diğer ucunda kocaman rüzgar gülleri. Arası ile komple yeşillik, komple bağ. Küçük olması nedeniyle birden fazla gün geçirdiğinde oranın yerlisi gibi hissedebiliyorsun kendini. Böylece "günübirlikçi" tayfaya sinir olabiliyorsun hemen. Ama böyle hissediyorsan demek ki tam anlamıyla yerli olamamışsın çünkü benim gördüğüm esnaf tayfası (ki orada yaşıyorsan bankacı falan değil kafe sahibi, bağ sahibi gibi kişilerdensindir) hepsi pamuk gibi insanlar.

Her kafede, restoranda alkol olması çok güzel. Kebap yerken bile şarap içen insanlar var. Çok fazla sarhoş da görmedim. Sadece bir kez tuzluğa şarkı söyleyen bir amcam ile şarap dükkanı önüne kusarak izini bırakmış meçhul bir insana denk geldim. Şarap ne güzel bir şey. En dandiğini bile seviyorum. Sadece bir kez içemediğim bir şaraba denk gelmiştim lisede o da 2 tl mi neydi. Terasın olacak, hafif rüzgarla şarap içeceksin, güzel bir müzik çalacak, çok da güzel olacak. Bir adaya kalbimi ısıtan biri olmadan gittiğimde biraz eksik kalıyor bu yüzden. Her adanın vazgeçilmezi olan tatlı kedilerden de çok var burada.

Aslında bir de bisiklet olacak, vuracaksın kendini yollara, arabaya pek de gerek yok tepelere çıkmadıkça. Ayazma plajı kumlu, taşsız, kendi halinde. İnsan sayısı elbette yazın özellikle çoktur tabii ama sezon öncesi ya da sonrası gitsen minimalist takılırsın. Deniz çok soğuk(tu). Çivi gibi deniz sevenler için ideal. Yukarıda restoranda al biranı iç, denize gir, çık, bir daha iç.

Ezine peynirine hep bayılmışımdır. Burada da peynirin hası var, şarabın güzeli var. Bir uyum ki sorma gitsin. Her şey orada var, anlayacağın. Senden sadece bir kaç dostunu alıp gitmeni bekliyor. Ancak sevgilini de takarsan koluna daha bir bal olur herhalde. Bunu listeme aldım şimdiden.

Bir gün güzel bir evinde, kendi mezemi ve balığımı (kasapları biraz hayal kırıklığı oldu kendilerinin) yapıp, terasında yemek istiyorum. Kapım da herkese hazır olacaktır, merak etmeyin.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.