diğerleri
Rocky ve ben
Yıllar sonra tekrardan Rocky'yi izledim. İlk izlediğim zaman Rocky'yle ilk kez tanışmam olan ATV'nin bir hafta içinde bütün seriyi verdiği dönemdi. Ondan sonra üçüncü ve dördüncüyü çok kez izledim ama efsanenin başına geri dönmem yıllarımı aldı. Peki erkekler Rocky'yi neden bu kadar sever?
Rocky, saygıdır.
Kardeşinin abisi bir alkolik olsa da, her zaman ona iyi davranır. İğrenç imalarda bulunsa bile. Kariyerinin en önemli maçına çıkarken, alt sınıf bir et firmasının reklamını üstünde taşır, eniştesi para kazanabilsin diye. Onu yıllarca - kendine ait ve doğru nedenleri olsa da - hor gören antrenörü yardım etmek istediğinde önce kırıldığını anlatır. Onu kırdığını farkedince ise özür diler ve onu yanına alır.
Rocky, aşktır.
Tüm yakışıklılığına rağmen, kenar mahallede hayvan satan, gözlüklü bakımsız kıza aşık olur. Hiç tarzı olmamasına rağmen ondan kaplumbağalar, balıklar alır. Hayatının en önemli maçının sonunda onun ismini bağırır. İşini zaman zaman aşkının önüne taşır. Sevdiği kız bunu anlar, ama Rocky haklı olsa da onun gönlünü alır. En hüzünlü anlarını yalnızca onunla paylaşır. Kocaman bir adam olsa da Adrian'ı olmadan, Rocky bir hiçtir.
Rocky, neşedir.
Çok komik bir adam olduğu söylenemez ama içinden gelen neşeyi dışarı vurmaktan çekinmez. Maça çıkarken, bornozunun ne kadar geniş olduğundan dert yanar, sanki Dünya Şampiyonu ile karşılaşmayacakmışçasına. Kendimden bilirim, içnide bulunulan durum ne kadar boğucu olsa da, neşe insanı ayakta tutar.
Rocky, gerçekçidir.
Başka filmlerde gördüğümüz kahramanlar gibi değildir Rocky. Hatalarının farkındadır. Mesela, dengesini koruyamadığını bilir. Ya da başka filmler gibi, imkansızı başaracağını düşünmez. Sonuna dayanayayım yeter der. Gerçekten de film sonunda Rocky yenilir belki ama koyduğu hedefi tutturur. Başkalarına öğüt verirken, kendisinin hala bir sokak serserisi olduğunu farkeder ve karşısındakinin inanmayacağını anlar.
Rocky, mücadeledir.
Gerçekçi hedefler koydu diye çalışmamazlık etmez Rocky. "Kadınlar, bacakları zayıflatır" dediğinde antrenörü, sevgilisi ile birlikte olmaz. Sabahın dördünde üşenmeden kalkar, iğrenç ols da çiğ yumurtasını içer, elindeki imkanlar dahilinde çalışır. Eğer elinde imkan yoksa, imkan yaratır. Kasap dükkanında et döver mesela.
Sonunda da yüzü gözü dağılmış olarak "Adrian!" diye bağıran bu savaşçı ile bütünleşirsin ister istemez. Bill Conti'nin o gaza getiren film müziği de buna eşlik eder. Rocky'nin bizi tek üzdüğü yer de Amerikan rüyasına dördüncü filmde yenik düşmesidir. Halbuki aslında ilk filmde İtalyan asıllı biri olarak kâr peşinde koşan ve Amerika'yı bu yönüyle temsil eden boksörü yenmiştir. Artık, o kadar kusur kadı kızında olur diyoruz ve Soğuk Savaş psikolojisinden dolayı bu olayı görmezden geliyoruz.
Rocky, bu nedenler dolayısıyla çok gerçektir. Çekilmesinden yıllar yıllar sonra, apayrı bir ülkede, apayrı hayaller koşan bir adamın bile kalbini ilk izlediği günkü gibi arttırır.
Rocky, saygıdır.
Kardeşinin abisi bir alkolik olsa da, her zaman ona iyi davranır. İğrenç imalarda bulunsa bile. Kariyerinin en önemli maçına çıkarken, alt sınıf bir et firmasının reklamını üstünde taşır, eniştesi para kazanabilsin diye. Onu yıllarca - kendine ait ve doğru nedenleri olsa da - hor gören antrenörü yardım etmek istediğinde önce kırıldığını anlatır. Onu kırdığını farkedince ise özür diler ve onu yanına alır.
Rocky, aşktır.
Tüm yakışıklılığına rağmen, kenar mahallede hayvan satan, gözlüklü bakımsız kıza aşık olur. Hiç tarzı olmamasına rağmen ondan kaplumbağalar, balıklar alır. Hayatının en önemli maçının sonunda onun ismini bağırır. İşini zaman zaman aşkının önüne taşır. Sevdiği kız bunu anlar, ama Rocky haklı olsa da onun gönlünü alır. En hüzünlü anlarını yalnızca onunla paylaşır. Kocaman bir adam olsa da Adrian'ı olmadan, Rocky bir hiçtir.
Rocky, neşedir.
Çok komik bir adam olduğu söylenemez ama içinden gelen neşeyi dışarı vurmaktan çekinmez. Maça çıkarken, bornozunun ne kadar geniş olduğundan dert yanar, sanki Dünya Şampiyonu ile karşılaşmayacakmışçasına. Kendimden bilirim, içnide bulunulan durum ne kadar boğucu olsa da, neşe insanı ayakta tutar.
Rocky, gerçekçidir.
Başka filmlerde gördüğümüz kahramanlar gibi değildir Rocky. Hatalarının farkındadır. Mesela, dengesini koruyamadığını bilir. Ya da başka filmler gibi, imkansızı başaracağını düşünmez. Sonuna dayanayayım yeter der. Gerçekten de film sonunda Rocky yenilir belki ama koyduğu hedefi tutturur. Başkalarına öğüt verirken, kendisinin hala bir sokak serserisi olduğunu farkeder ve karşısındakinin inanmayacağını anlar.
Rocky, mücadeledir.
Gerçekçi hedefler koydu diye çalışmamazlık etmez Rocky. "Kadınlar, bacakları zayıflatır" dediğinde antrenörü, sevgilisi ile birlikte olmaz. Sabahın dördünde üşenmeden kalkar, iğrenç ols da çiğ yumurtasını içer, elindeki imkanlar dahilinde çalışır. Eğer elinde imkan yoksa, imkan yaratır. Kasap dükkanında et döver mesela.
Sonunda da yüzü gözü dağılmış olarak "Adrian!" diye bağıran bu savaşçı ile bütünleşirsin ister istemez. Bill Conti'nin o gaza getiren film müziği de buna eşlik eder. Rocky'nin bizi tek üzdüğü yer de Amerikan rüyasına dördüncü filmde yenik düşmesidir. Halbuki aslında ilk filmde İtalyan asıllı biri olarak kâr peşinde koşan ve Amerika'yı bu yönüyle temsil eden boksörü yenmiştir. Artık, o kadar kusur kadı kızında olur diyoruz ve Soğuk Savaş psikolojisinden dolayı bu olayı görmezden geliyoruz.
Rocky, bu nedenler dolayısıyla çok gerçektir. Çekilmesinden yıllar yıllar sonra, apayrı bir ülkede, apayrı hayaller koşan bir adamın bile kalbini ilk izlediği günkü gibi arttırır.
Yorum yap