24

Bugün yine yoğun ve dolayısıyla yorucu bir günü geride bırakarak tramvay ile odama dönüyordum. Her zamanki gibi müziğimi dinlerken, cam kenarına oturdum. Yine beni o eski günlere götüren şarkılardan biri çalmaya başladı. Tramvay nispeten boştu, böylece uzaklara dalabilirdim. Daldım da.

Daha önceden de yazmıştım sanırım; müzik dinlemek ya da fotoğraflara bakmak zaman makinasına binip bir yerlere gitmek gibi. Çoğu şey kafamda öyle net ki. Çünkü, o güzel günlerin hepsini saniye saniye kafamın içine kaydetmişim. Bir müzik notası onları oradan çıkarmama yetiyor. (Ne kadar ironiktir şu anda bu temada bir proje hazırlıyor olmam.) Sadece hafıza gelse iyi, lise hayatımın ikinci yarısını zevk ile geçirdiğim o stüdyoların kendine has kokusu geldi burnuma. İşte bu nasıl oluyor anlamıyorum.

Bir yandan o şarkı çalıyordu, bir yandan da o CD'yi bir yatılı gezisinde aldığımız aklıma geliyordu. Mesela Darth Vader maskemi ve ışın kılıcımı da böyle bir gezide almıştım. Aslında çok sevdiğim, ancak alırsam parasız kalacağım ya da aldıktan sonra çok pişman olacağım şeyleri düşünmeden alırdım. Herkes bir şeyler alırdı, ancak onu bir kişi değil, herkes kullanırdı. Bilmiyorum ki şimdi niye böyle tek başına kalmaktan zevk alıyorum. Halbuki lisede en azından üç kişi olurduk bir yere gittiğimizde. Tabii şöyle bir şey de vardı; ne kadar sayıca üç kişiysek de ruhlarımız mı kaderimiz mi, adını tam koyamam ama sonuçta bir kişiye dönüyorduk.

İşte o stüdyolarda da bir olurduk. Herkeste aynı heyecan, kafada aynı şarkılar. Bitince istisnasız herkes acıkırdı da tavuk dönerleri götürürdük. Ben o muhabbetlerde güldüğüm kadar hiç gülemedim ondan sonra. İstiklal Caddesi'nin kaldırımları sökülüp sökülüp yeniden yapılırdı o zaman. İlayda vardı mesela o zaman, koşa koşa Taksim'e giderdim onu görmeye. Sonra da servisi kaçırmayayım diye aynı şekilde Kadıköy'e topuklardım. Paçalarım çamur içinde olurdu, içimde de bir ateş. Sonra vapura binerdim. O zamanlar sevmeye başlamıştım vapurları. Hala da severim.

Dershane vardı mesela, sabahçı olduğumda erken kalktığım için, öğlenci olduğumda ise gün kayboldu diye küfrettiğim. Uzun tenefüsleri güzeldi ama. Terasa çıkıp Boğaziçi'ni görebilirdik. Çok iyi insanlar vardı şimdi saymaya gerek yok ama görmesem bile onları, benim için hiç değişmediler. Kadıköy de değişmedi benim için. Halen dershane, playstation cafe ve barlardan başka bir şey değildir. Dövmemi orada yaptırdım ama şimdi gidince bir gram zevk alıyorsam ne olayım. Moda halen güzel olabilir ama, gitmedim ki bileyim.

Şimdi kalbimin bir yarısı Amerika'da, bir yarısı Türkiye'de, ben ise ikisinin arasında bir yerdeyim. Sagopa Kajmer artık öyle şarkılar yapmayı bıraktı. Bizim stüdyo kapanmış. O dandik kokoreççi zaten biz daha mezun olmadan kapanmıştı. Taksim'e Demirören kocaman bir mağaza açtı. Neyse ki kaldırımlar artık değişmiyor. Ben Beşiktaş'a olan heyecanımı kaybettim. Başka bir çok şeye karşı olan heyecanımı kaybettim. Ama yenilerini de kazandım. Ben de değiştim tabii her şey gibi. İlayda ise hala jhsjhdfsdvssfjshs diye gülüyor, sağolsun.

Mutsuz değilim, asla. Şu an olabilecek en iyi ikinci seçenekteyim. Vapurum yoksa tramvayım var. Gitarım yoksa ukulelem var. Hafızam ise yerinde. Belki o günlerden sonra daha çok heyecanlı olduğum günler oldu, daha olgun hissettiğim günler de oldu. Ya da daha huzurlu. Ya da daha aşık. Daha gururlu hissettiğim de oldu. Her gün zaten daha yaşlı hissediyorum. Belki de daha şefkatli hissettiğim de oldu.

Ancak daha sonra hiçbir zaman o kadar mutlu hissetmedim.

5 yorum

komutan dedi ki...

güzel olmuş bu isim babam

queli dedi ki...

Ben de çok beğendim özellikle son paragrafı.

59RS dedi ki...

komutancim tesekkurler. yorum yapmasam da blogunun takibindeyim bilesin. gif'lerinin de hastasiyim :)

59RS dedi ki...

Tesekkur ediyorum. Zaten tramvayda ilk olarak dusundugum sey oydu. Detaylar sonra geldi.

sasely dedi ki...

bana ait ya da değil, geçmişe dönük şeyler yüzümde hep bir gülümseme yaratıyor. =)
tonla kelime kurmak istemiyorum bu saatte ama özetle diyebilirim ki bu yazını tuttum!!

Blogger tarafından desteklenmektedir.