Önce eleştiresim geldi. "Ruh haline göre müzik seçersin" diye düşündüm. Ama kendimden biliyorum ki dinlediğim müzik ile ruh halimin değiştiği çok sıkça rastlanmıştır. Tabii ki bunun en büyük şartı iyi bir müzik dinleyicisi olmak. Spor yaparken, ya da trafikte sıkılmayayım diye açtığın müzik pek etkili olmaz.Ancak kendini müziğe kaptırmak diye bir şey var ya, işte o zaman ruh halinin kontrolünü çalan müziğe bırakıyorsun.
Ben o kadar farklı müziği bir arada dinliyorum ki, otobüste cam kenarında yolculuk ederken Sex Pistols çaldığında sokakları yakacak anarşiye, sonraki şarkıyı Bob Marley söylediğinde yüzümde gülümseme ile bir rahatlamaya bırakıyor vücut kendini. Tabii, oldu mu sana karman çorman bir ruh hali? E, sadece bir tarz müzik dinlesen bu sefer de öteki şarkıların ahı kalıyor üstünde. Müzik dinlemek o kadar kolay bir şey değil yani aslında.
Tarih boyunca "Gloomy Sunday"den "Suicide Solution"a (ki "Bu Akşam Ölürüm" de bu listeye dahil) insanları intihara sürüklemesi ile ünlenen şarkılar olmuştur. Hak vermemek elde değil ama müzisyenleri de bu nedenle suçlamak öyle abes. Şarkı yazarken, "acaba bu kendini kontrol etmekten bu kadar aciz olan adam intihar etmesin, ben yazmayayım" diye vazgeçmek olmaz. İnsan kendini kontrol edecek. Edemiyorsa, çok perişan bir haldeyken Müslüm Gürses dinleyeyim demeyecek. Sonra jilet atınca kendine Müslüm Gürses suçlu. Tamam, şarkı en mutlu adamı bile zindanlara atıyor da herkes jilete başvuracak değil ya. "Sen çok içme lan, sana dokunuyor" dediğimiz insanlar gibi arabeski kaldıramayan da dinlemesin.
Zaten müzik ruhun gıdası olmasa, su sesi ya da dingin müzik ile insan tedavisi diye bir şey tarihte görülmezdi. Ancak müzik ruhun gıdası olduğu gibi, müzik ruhun zehridir. Yoksa, Ajdar'dan Şahdamar dinlerken, başımın içininin Veli Efendi Hipodromu olmasını başka bir şekilde nasıl açıklayabilirim ki?
Yorum yap