Yolsuzluk karşıtı konferans IACC'nin 15.sinde konulardan biri spordaki çürümeydi ve programıma uyan iki konferansta bulunup notlar alabildim. Duyulanlar kulaktan uçar gider ancak alınan notları bir yere kaydetmek hem benim bunları hatırlamama, hem de arayanın bilgiye ulaşmasına yardımcı olacak.
İlk konferans, BBC spikerlerinden Rob Bonnet tarafından başkanlık edilen bir konuşmaydı. Konu daha çok futbola odaklanmaktaydı. Bonnet, söze futbolun basit olması ve insanları bir araya getirmesi gerektiğine değişenerek başladı.
Düşük risk, yüksek kazanç
İlk konuşmacı Ralf Mutschke, daa önce INTERPOL'de görev yapmış, şimdi FIFA'da görev yapan bir güvenlik uzmanı. Yozlaşmanın temel nedeni olarak cezaların yetersiz olması ve yakalanma riskinin düşük olmasını gösterdi. Almanya'da alt liglerde başlayan şike soruşturmasının, 20'den fazla ülkeyi kapsayan bir çeteye ulaştığını ve bunun şans eseri bulunduğunu söyledi.
Sonra Wilson Raj Perumel'in hikayesine değinidik. Hikaye şöyle; Finlandiya'da yaşayan bu Singapurlu, sahte pasaport nedeniyle polis tarafından takip edilirken yerel bir futbol takımı oyuncularıyla buluştuğu görülüyor. Farkediliyor ki kendisi aslında dünya çapında aranın bir düzenbaz aslında. Milyonlarca doların sahibi olan bu adam genellikle alt liglere bahis oynayarak bu serveti kazanmış. Daha sonra işi büyütüp, sahte şirketler kurup futbol turnuvaları düzenleyip, hakemleri ayarlayıp, bahis oynamış. Kendisini dünyaya duyuran ve benim de haberdar olduğum olay ise şaşkınlık verici. Haber şurada. Bahreyn Milli Takımı, Togo ile futbol oynadığını sanıyor ama aslında Togo ekibi sahte bir milli takım. Bu çok bariz düzenbazlığa ise acil paraya ihtiyacı olduğu için girişmiş. (Kendisi hakkında İngilizce bir kaynaktan daha çok öğrenmek için de şöyle alalım)
Tabii ki Türkiye'nin adını - maalesef - duymazsak olmaz. Antalya'da aynı gün içinde iki hazırlık maçı oynandı. Estonya ile Bulgaristan 2-2 berabere kalırken, Letonya, Bolivya'yı 2-1 yeniyordu. Ancak üst üste tesadüfler yaşanmıştı. Bütün goller penaltıdan gelmişti. Kaçan penaltılar hakem tarafından tekrarlatılmıştı. Televizyon yayını yapılmamış, sahaya seyirci alınmamıştı. Böylece hakemlerin kimliği gizli tutulacaktı. Ancak bu gizemli maçları Güney Asya'dan bahis oynamak serbestti. (Daha detaylı bilgi için de şurası)
Bu örnekler ile olayların büyüklüğüne değinen Mutschke, bunun organize suç örgütlerine karşı verilen bir mücadele olduğunu ve FIFA'dansa, polis güçlerinin bunun ile savaşması gerektiğini belirtti.
Nasıl savaşmalı?
İkinci konuşmacımız ise yine bir INTERPOL çalışanı John Abbott'tu. Kendisi yasal bahis endüstrisinin yarısı kadar büyüklükte bir illegal yapının bulunduğunu ve bu yapının %92'sinin futbol bahisleri olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Bu savaşı kazanmak için; yerel hükümetler ve futbol federasyonları arasında ortak çalışması, bilgi paylaşımı yapılması, kimin hangi görevi almasının belirlenmesi ve sorunu çözmek yerine sorunu engellenmesinin gerekliliğini söyledi.
BM Uluslararası Suç görevlisi Dimitri Vlassis de işbirliğinin önemine değinerek küresel ve ortak yasaların var olması gerektiğine ve aktörlerin birbirini eğitmesinin önemine değindi. Eski hakem ve günümüzün hakem gözlemcisi Drago Kos, Japonya'nın bu savaşta önemli bir başarı örneği olduğunu belirtti. Diğer konuşmacılara şike karşıtı savaş konusunda katılan Kos, bu savaşın zorluklarını da şöyle sıraladı: spor organizasyonlarının çok bağımsız olması, devletin spordan gelir etme isteği ve bahis siteleri olarak gösterdi.
Peki ne zaman değişecek?
Mutschke'ye göre yavaş olsa bile uygun kanunlar yürürlüğe girmekte. Kendisi 7/24 saat, FIFA'ya ulaşılabilecek bir online hattın yürürlüğe gireceği müjdesini verdi. Ayrıca "whistle blowing" tabir edilen ihbar sisteminin de bu organizasyonda yürürlüğe gireceğini belirtti. Kendisi, FIFA'ya yönetilen suçlamaların yalan olduğunu belirtirken, bu düzenlemelerin FIFA'nın halk içinde bozuk olan imajını da bir nebze düzeltmesini bekleyebiliriz. John Abbott de sosyal medyanın yerini tekrardan vurguladı.
FIFPro'nun kara kitabı
Futbolcuların sendikası FIFPro'nun çıkardığı "The Black Book" (Kara Kitap), John Abbott tarafından önemli bir örnek olarak gösterildi. Burada şikenin ne kadar yaygın olduğunun görülebileceğinden bahseden Abbott, Doğu Avrupa'da futbolcu maaşlarının zamanında ödenmemesinin şikeyi doğruduğunu, İtalya'da hakem satın almaların fazlalığını, Bulgaristan'da son 10 senede 15 kulüp sahibi ve spor gazetecisinin öldürüldüğünü, Nijerya'da bir bakanın ülkedeki en çürümüş organizasyonun futbol federasyonu olduğunu söylerken maalesef Türkiye'nin adını ikinci kez geçirerek, Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım'ın uzun süre hapiste kaldığını belirtti. (Bazı istatistikleri için buyrun)
Abbott, şikenin sadece futbolda olmadığına dikkat çekti. Şike teşebbüslerinde en çok genç oyuncular, hakemler ve menajerlerin kullanıldığını söyledi ve olayın fiziksel tehdite kadar gittiğini belirtti.
FIFA'ya eleştiriler
İkinci toplantının moderatörü ise ünlü spor yazarı Simon Kuper'dı. Türkiye'deki şike konusunda daha önce röportajlar veren ve hatta bazı Türk taraflar ile twitter'da tartışan Kuper, eleştirel tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Şikenin en büyük sorumluları olarak özellikle Asya'da oynanan online bahisi gösteren Kuper, bahis sektörünün spor endüstrisinden büyük olmasına ve bunun tehlikelerine değindi.
Burada FIFA'ya önemli eleştiriler getiren Kuper, 2002 Dünya Kupası'nda İtalya'nın Güney Kore'ye sürpriz bir biçimde elendiği maçın hakemi olan Via Kushibo'nun eroin kaçakçılığından yakalanmasını, gazeteci Declan Hill'in 2006 Dünya Kupası'nda bazı maçların sonucunu önceden suç örgütlerinden öğrendiği iddiasını, FIFA'nın son Dünya Kupaları'nı Rusya ve Katar'a vermesinin ardından itibarının azalmasını ve FIFA'nın İsviçre'de olmasının, organizasyona kazandırdığı rahatlığa da değindi. Blatter'ın tek adam olarak son seçimleri kazanmasının demokratik olmadığını söyledi. Bu kadar eleştiriden Brezilya da kaçamadı ve futbol federasyonu başkan Ricardo Teixeira'nın yolsuzluk suçlamaları nedeniyle istifa etmesine de değindi.
Şikede çok para var mı?
Spor ekonomisi uzmanlarından Simon Chadwick, sözlerine şike dışındaki diğer sporda yolsuzluk yöntemlerini anlatarak başladı. Oyunculara ulaşarak gizli bilgilerin sahibi olmanın da yolsuzluk olduğuna değindi. Buz hokeyinde sonucu doğrudan etkilemek yerine rakip oyuncuyu sakatlamak için oyunculara para ödendiğini belirtti. Avrupa Konseyi'nin spor platformunun başında bulunan Stanislas Frossard, spor endüstrisinin büyümesinin şikeyi yanında getirdiğini belirtti. Burada üçüncü kez Türkiye'nin adı geçti. Frossard, Fenerbahçe'nin şike iddiaları nedeniyle Şampiyonlar Ligi'ne alınmaması nedeniyle, gelir kaybının karşılanması için UEFA'dan 45 milyon euro istediğini söyleyerek, spor endüstrisinde dönen paraya örnek verdi. Frossard, online bahis şirketlerinin en hızlı büyüyen endüstrilerden biri olduğunu söyleyip, 2015'te toplam gelirin 13 milyar euro'ya çıkmasının beklendiğini belirtti.
Türkiye'den gelen şike telefonu
Bu konferansta da yer alan Drago Kos, daha öncekinde anlatmadığı bir hikayesinde yeniden Türkiye adını geçirerek, Güney Asya ülkelerinden sonra spor yolsuzluğunda adı en çok geçen ülkenin Türkiye olmasını sağladı. Birkaç sene önce Makedonya'da oynanacak bir UEFA turnuvası eleme maçı öncesi genç bir hakem, Kos'a Türkiye'den telefon aldığını ve maçın sonucuna etki etmesi halinde iyi bir miktar para alacağın söylemiş. Kos, kendisine bunu kabul etmemesi gerektiğini söyleyip, durumu UEFA'ya haber vermiş. Ancak UEFA, bu duruma sessiz kalıp, uzun aramalar sonrası durumun polise bildirilmesi gerektiğini bildirmiş.
Polis, herhangi bir kanıt olmadığı için bir şey yapamayacağını bildirmiş. Hakem maçta şike yapmamış ve maçı ev sahibi ekip kazanmış. Daha sonra Türkiye'den arama yapanların hakemin kim olacağı bilgisini UEFA'dan öğrendikleri ortaya çıkmış. Bir ara son yıllarda hangi Türk takımlarının Makedon takımlarla maç yaptığına bakacağım.
Brezilya, Dünya Kupası ve Olimpiyatlara hazır mı?
Kuper, Brezilya'nın bu savaşta yeterli olmadığını düşünerek, adı konuşmacılar listesinde olmayan Brezilyalı yetkiliye bazı sorular sordu. Paulino, sadece iki çeşit bahisin Brezilya'da yasal olduğunu, online bahis sitelerinin ise ülke dışından bulunmasından dolayı kontrol edilemediğini söyledi. Ancak olimpiyatlar öncesi, bu denetimlerin sıklaştırılacağının sözünü verdi.
Yenilen stadyumlar ve diğer çalışmalar hakkında spekülasyonlar yapıldığı hakkındaki yoruma ise insanların bu çalışmaları takip edeceği iki tane websitesinin var olduğunu söyleyerek cevap verdi. Basının bu konularla çok ilgili olduğunu söylerek, Brezilya'da işlerin şeffaf gittiğini belirtti.
Drago Kos ise organize suç örgütlerinin Dünya Kupası'ndan sonra hemen Olimpiyatlar'ın aynı ülkede başlamasını kullanacağını çünkü kurdukları yolsuzluk sistemini değiştirmeden Olimpiyatlar'da aynı kişiler ile devam ettirebileceği tehlikesini dillendirdi. Kos, Brezilya'da büyük para transferlerinin gerçekleşeceğini ve bunun sınırlandırılması gerektiğini de ekledi.
Kuper bir seyirci sorusundan yola çıkarak, Paulino'yu biraz daha sıkıştırmaya devam edip, kendisine şehir seçimindeki keyfiyet faktörü ve stadyum yenilenmesi için gereksiz harcama yapılması ile ilgili eleştirileri aktardı. Paulino'ya, statların dokuzunun devlete, üçünün özel sektör ait olduğunu açıkladı. Statta ne kadar harcama yapıldığını bilmediğini söyleyen Paulino, önemli miktar harcamanın altyapı çalışmaları için harcandığını belirtti. Kuper ise yanlış stadyum tercihlerinin Güney Afrika'daki 2010 Dünya Kupası'ndaki gibi boş statlar problemine yol açabileceğini belirtti.
Sonuç olarak ne yapalım?
Bu konuşmalar sonunda Simon Kuper çözümleri şöyle sıraladı:
İlk konferans, BBC spikerlerinden Rob Bonnet tarafından başkanlık edilen bir konuşmaydı. Konu daha çok futbola odaklanmaktaydı. Bonnet, söze futbolun basit olması ve insanları bir araya getirmesi gerektiğine değişenerek başladı.
Düşük risk, yüksek kazanç
İlk konuşmacı Ralf Mutschke, daa önce INTERPOL'de görev yapmış, şimdi FIFA'da görev yapan bir güvenlik uzmanı. Yozlaşmanın temel nedeni olarak cezaların yetersiz olması ve yakalanma riskinin düşük olmasını gösterdi. Almanya'da alt liglerde başlayan şike soruşturmasının, 20'den fazla ülkeyi kapsayan bir çeteye ulaştığını ve bunun şans eseri bulunduğunu söyledi.
Sonra Wilson Raj Perumel'in hikayesine değinidik. Hikaye şöyle; Finlandiya'da yaşayan bu Singapurlu, sahte pasaport nedeniyle polis tarafından takip edilirken yerel bir futbol takımı oyuncularıyla buluştuğu görülüyor. Farkediliyor ki kendisi aslında dünya çapında aranın bir düzenbaz aslında. Milyonlarca doların sahibi olan bu adam genellikle alt liglere bahis oynayarak bu serveti kazanmış. Daha sonra işi büyütüp, sahte şirketler kurup futbol turnuvaları düzenleyip, hakemleri ayarlayıp, bahis oynamış. Kendisini dünyaya duyuran ve benim de haberdar olduğum olay ise şaşkınlık verici. Haber şurada. Bahreyn Milli Takımı, Togo ile futbol oynadığını sanıyor ama aslında Togo ekibi sahte bir milli takım. Bu çok bariz düzenbazlığa ise acil paraya ihtiyacı olduğu için girişmiş. (Kendisi hakkında İngilizce bir kaynaktan daha çok öğrenmek için de şöyle alalım)
Tabii ki Türkiye'nin adını - maalesef - duymazsak olmaz. Antalya'da aynı gün içinde iki hazırlık maçı oynandı. Estonya ile Bulgaristan 2-2 berabere kalırken, Letonya, Bolivya'yı 2-1 yeniyordu. Ancak üst üste tesadüfler yaşanmıştı. Bütün goller penaltıdan gelmişti. Kaçan penaltılar hakem tarafından tekrarlatılmıştı. Televizyon yayını yapılmamış, sahaya seyirci alınmamıştı. Böylece hakemlerin kimliği gizli tutulacaktı. Ancak bu gizemli maçları Güney Asya'dan bahis oynamak serbestti. (Daha detaylı bilgi için de şurası)
Bu örnekler ile olayların büyüklüğüne değinen Mutschke, bunun organize suç örgütlerine karşı verilen bir mücadele olduğunu ve FIFA'dansa, polis güçlerinin bunun ile savaşması gerektiğini belirtti.
Nasıl savaşmalı?
İkinci konuşmacımız ise yine bir INTERPOL çalışanı John Abbott'tu. Kendisi yasal bahis endüstrisinin yarısı kadar büyüklükte bir illegal yapının bulunduğunu ve bu yapının %92'sinin futbol bahisleri olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Bu savaşı kazanmak için; yerel hükümetler ve futbol federasyonları arasında ortak çalışması, bilgi paylaşımı yapılması, kimin hangi görevi almasının belirlenmesi ve sorunu çözmek yerine sorunu engellenmesinin gerekliliğini söyledi.
BM Uluslararası Suç görevlisi Dimitri Vlassis de işbirliğinin önemine değinerek küresel ve ortak yasaların var olması gerektiğine ve aktörlerin birbirini eğitmesinin önemine değindi. Eski hakem ve günümüzün hakem gözlemcisi Drago Kos, Japonya'nın bu savaşta önemli bir başarı örneği olduğunu belirtti. Diğer konuşmacılara şike karşıtı savaş konusunda katılan Kos, bu savaşın zorluklarını da şöyle sıraladı: spor organizasyonlarının çok bağımsız olması, devletin spordan gelir etme isteği ve bahis siteleri olarak gösterdi.
Peki ne zaman değişecek?
Mutschke'ye göre yavaş olsa bile uygun kanunlar yürürlüğe girmekte. Kendisi 7/24 saat, FIFA'ya ulaşılabilecek bir online hattın yürürlüğe gireceği müjdesini verdi. Ayrıca "whistle blowing" tabir edilen ihbar sisteminin de bu organizasyonda yürürlüğe gireceğini belirtti. Kendisi, FIFA'ya yönetilen suçlamaların yalan olduğunu belirtirken, bu düzenlemelerin FIFA'nın halk içinde bozuk olan imajını da bir nebze düzeltmesini bekleyebiliriz. John Abbott de sosyal medyanın yerini tekrardan vurguladı.
FIFPro'nun kara kitabı
Futbolcuların sendikası FIFPro'nun çıkardığı "The Black Book" (Kara Kitap), John Abbott tarafından önemli bir örnek olarak gösterildi. Burada şikenin ne kadar yaygın olduğunun görülebileceğinden bahseden Abbott, Doğu Avrupa'da futbolcu maaşlarının zamanında ödenmemesinin şikeyi doğruduğunu, İtalya'da hakem satın almaların fazlalığını, Bulgaristan'da son 10 senede 15 kulüp sahibi ve spor gazetecisinin öldürüldüğünü, Nijerya'da bir bakanın ülkedeki en çürümüş organizasyonun futbol federasyonu olduğunu söylerken maalesef Türkiye'nin adını ikinci kez geçirerek, Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım'ın uzun süre hapiste kaldığını belirtti. (Bazı istatistikleri için buyrun)
Abbott, şikenin sadece futbolda olmadığına dikkat çekti. Şike teşebbüslerinde en çok genç oyuncular, hakemler ve menajerlerin kullanıldığını söyledi ve olayın fiziksel tehdite kadar gittiğini belirtti.
FIFA'ya eleştiriler
İkinci toplantının moderatörü ise ünlü spor yazarı Simon Kuper'dı. Türkiye'deki şike konusunda daha önce röportajlar veren ve hatta bazı Türk taraflar ile twitter'da tartışan Kuper, eleştirel tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Şikenin en büyük sorumluları olarak özellikle Asya'da oynanan online bahisi gösteren Kuper, bahis sektörünün spor endüstrisinden büyük olmasına ve bunun tehlikelerine değindi.
Burada FIFA'ya önemli eleştiriler getiren Kuper, 2002 Dünya Kupası'nda İtalya'nın Güney Kore'ye sürpriz bir biçimde elendiği maçın hakemi olan Via Kushibo'nun eroin kaçakçılığından yakalanmasını, gazeteci Declan Hill'in 2006 Dünya Kupası'nda bazı maçların sonucunu önceden suç örgütlerinden öğrendiği iddiasını, FIFA'nın son Dünya Kupaları'nı Rusya ve Katar'a vermesinin ardından itibarının azalmasını ve FIFA'nın İsviçre'de olmasının, organizasyona kazandırdığı rahatlığa da değindi. Blatter'ın tek adam olarak son seçimleri kazanmasının demokratik olmadığını söyledi. Bu kadar eleştiriden Brezilya da kaçamadı ve futbol federasyonu başkan Ricardo Teixeira'nın yolsuzluk suçlamaları nedeniyle istifa etmesine de değindi.
Şikede çok para var mı?
Spor ekonomisi uzmanlarından Simon Chadwick, sözlerine şike dışındaki diğer sporda yolsuzluk yöntemlerini anlatarak başladı. Oyunculara ulaşarak gizli bilgilerin sahibi olmanın da yolsuzluk olduğuna değindi. Buz hokeyinde sonucu doğrudan etkilemek yerine rakip oyuncuyu sakatlamak için oyunculara para ödendiğini belirtti. Avrupa Konseyi'nin spor platformunun başında bulunan Stanislas Frossard, spor endüstrisinin büyümesinin şikeyi yanında getirdiğini belirtti. Burada üçüncü kez Türkiye'nin adı geçti. Frossard, Fenerbahçe'nin şike iddiaları nedeniyle Şampiyonlar Ligi'ne alınmaması nedeniyle, gelir kaybının karşılanması için UEFA'dan 45 milyon euro istediğini söyleyerek, spor endüstrisinde dönen paraya örnek verdi. Frossard, online bahis şirketlerinin en hızlı büyüyen endüstrilerden biri olduğunu söyleyip, 2015'te toplam gelirin 13 milyar euro'ya çıkmasının beklendiğini belirtti.
Türkiye'den gelen şike telefonu
Bu konferansta da yer alan Drago Kos, daha öncekinde anlatmadığı bir hikayesinde yeniden Türkiye adını geçirerek, Güney Asya ülkelerinden sonra spor yolsuzluğunda adı en çok geçen ülkenin Türkiye olmasını sağladı. Birkaç sene önce Makedonya'da oynanacak bir UEFA turnuvası eleme maçı öncesi genç bir hakem, Kos'a Türkiye'den telefon aldığını ve maçın sonucuna etki etmesi halinde iyi bir miktar para alacağın söylemiş. Kos, kendisine bunu kabul etmemesi gerektiğini söyleyip, durumu UEFA'ya haber vermiş. Ancak UEFA, bu duruma sessiz kalıp, uzun aramalar sonrası durumun polise bildirilmesi gerektiğini bildirmiş.
Polis, herhangi bir kanıt olmadığı için bir şey yapamayacağını bildirmiş. Hakem maçta şike yapmamış ve maçı ev sahibi ekip kazanmış. Daha sonra Türkiye'den arama yapanların hakemin kim olacağı bilgisini UEFA'dan öğrendikleri ortaya çıkmış. Bir ara son yıllarda hangi Türk takımlarının Makedon takımlarla maç yaptığına bakacağım.
Brezilya, Dünya Kupası ve Olimpiyatlara hazır mı?
Kuper, Brezilya'nın bu savaşta yeterli olmadığını düşünerek, adı konuşmacılar listesinde olmayan Brezilyalı yetkiliye bazı sorular sordu. Paulino, sadece iki çeşit bahisin Brezilya'da yasal olduğunu, online bahis sitelerinin ise ülke dışından bulunmasından dolayı kontrol edilemediğini söyledi. Ancak olimpiyatlar öncesi, bu denetimlerin sıklaştırılacağının sözünü verdi.
Yenilen stadyumlar ve diğer çalışmalar hakkında spekülasyonlar yapıldığı hakkındaki yoruma ise insanların bu çalışmaları takip edeceği iki tane websitesinin var olduğunu söyleyerek cevap verdi. Basının bu konularla çok ilgili olduğunu söylerek, Brezilya'da işlerin şeffaf gittiğini belirtti.
Drago Kos ise organize suç örgütlerinin Dünya Kupası'ndan sonra hemen Olimpiyatlar'ın aynı ülkede başlamasını kullanacağını çünkü kurdukları yolsuzluk sistemini değiştirmeden Olimpiyatlar'da aynı kişiler ile devam ettirebileceği tehlikesini dillendirdi. Kos, Brezilya'da büyük para transferlerinin gerçekleşeceğini ve bunun sınırlandırılması gerektiğini de ekledi.
Kuper bir seyirci sorusundan yola çıkarak, Paulino'yu biraz daha sıkıştırmaya devam edip, kendisine şehir seçimindeki keyfiyet faktörü ve stadyum yenilenmesi için gereksiz harcama yapılması ile ilgili eleştirileri aktardı. Paulino'ya, statların dokuzunun devlete, üçünün özel sektör ait olduğunu açıkladı. Statta ne kadar harcama yapıldığını bilmediğini söyleyen Paulino, önemli miktar harcamanın altyapı çalışmaları için harcandığını belirtti. Kuper ise yanlış stadyum tercihlerinin Güney Afrika'daki 2010 Dünya Kupası'ndaki gibi boş statlar problemine yol açabileceğini belirtti.
Sonuç olarak ne yapalım?
Bu konuşmalar sonunda Simon Kuper çözümleri şöyle sıraladı:
- FIFA'ya ev sahipliği yapan İsviçre'nin denetimlerinin artması
- Spor organizasyonlarının bağımsız hale getirilmesi
- Yasal olmayan bahsin kontrol altına alınması
- Aktörler arasında daha fazla işbirliği
- Sponsorların desteği
- Spor mahkemelerinin işlevselliğinin arttırılması
Değişik görevlerden ve ülkelerden gelen bu kadar kişinin aynı ülkülere ve bu çürümeyi engellemek için aynı heyecana sahip olması geleceğe karşı umut verse de özellikle bahis siteleriin desteğini almadan bu sorunların çözülmesinin zor olacağı kanısındayım. Özellikle de bu konuşmalarda en çok adı geçen ülkelerden birinin vatandaşı olarak, bu konuya daha çok eğilmem gerektiğini de farkındayım.