iletişimsizleşme

Sana bir şey anlatayım mı?

Çok daha mutlu olabilirdim aslında. Cıvıl cıvıl anlatabileceğim çok şey olabilirdi yemek masasına oturduğumda. Hayat, tek başına taşınabilecek bir yükten çok daha fazlası. Sadece anlatmak bile bu yükü hafifletmeme yeterdi. Kimsenin eğilip bükülmesine de yol açmayacaktı.

Çabalamadım dersem kendime haksızlık etmiş olurum. Gerçekten çabaladım. Herkes durgunken insanları neşelendirmeye çalıştım. Farklı farklı kişiliklere sahip, bir şeylerden mutsuz olan insanları belli bir noktada buluşturmaya çalıştım. Bir yere kadar da başarılı oldum. Gerisi maalesef gelmedi.

Kafamın içinde kelimeler dolaşıyor. Oldum olası kendi kendime konuşmuşumdur zaten. Her kelime başka başka kişilere tapulanmış. En kötüsü o kelimelerin sahibine ulaşamaması işte. O kelimeler beynimin içinde üretilip, sahibine iletilmek üzere ağzıma doğru yol aldığında ancak oradan çıkamadığında, beynime geri iade ediliyor. Kafamın içinde bol bol yankılanıyor.

Bu nedenle ben düzenli aralıklarla bu söyleyemediğim sözleri, söylemek istediğim kişilere rüyamda söylerim. Hem de nasıl bir şiddetle. Duvarları yumruklarım, zorla kendimi ağlatmaya çalışıp rahatlamanın yollarını ararım. Hep böyledir.

İyi haber mi kötü haber mi bilemem ama yavaş yavaş o sözleri söyleyesim gelmiyor. Bazı şeyler oluyor, cevap verip düzeltmem gerekiyor. Anlaşılmayacağımı biliyorum, bunu tecrübe etmişim. Susuyorum ve hissizleşiyorum.

Bunun sonucunda yine bana gelinip "neden böyle suskunsun? neden durgunsun?" denecek, her şeyi yaratıp ancak hiçbir şeyin farkında olmayanlar. Doğruyu söyleyemeyeceğim çünkü bir iletişim kopukluğu var ortada. Yapacak çok şeyim olduğunu ya da o sıra aklıma gelen bir konu hakkında aklıma bir şey takıldığını söyleyeceğim.

Samsa daha da çok anlamlı geliyor bana yaşım ilerledikçe. Neyse ki bir böceğe dönüşmemi engelleyecek bir çok şeye tutunduğum için oldukça şanslıyım.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.