Kapanmayan yaralar

Böyle bir durumda sıcağı sıcağına yazmak ne kadar doğru bilmiyorum ama yazmadan duramayacağım sanırım.

Şerefsiz teröristlerin saldırıları saçma bir şekilde gitgide yaşam alanıma dahil oluyor ve bu da çok korku verici. 5 gün sonra Suruç'ta öldürülen canların yıl dönümü. Hayatı boyunca o kadar doğuya gitmemiş, Kobane gibi savaş bölgelerine geçmeyi aklından bile geçirmeyen biri olarak bazı insanlar kadar bu saldırıdan etkilemezdim. Buna rağmen uzun süre kendime gelemedim. En sonunda bu insanlar benim çok da uzak durmadığım bir ideolojiye gönül vermiş tertemiz gençlerdi. Gelelim Bataclan'a. Eagles of Death Metal'i hiç duymamış, Paris'e uzun zamandır adım atmamış biri olarak bir Paris'li kadar etkilenemezdim. Ancak, buradaki tertemiz gençler ise benim gibi rock konserlerinden zevk alan, kişisel dertlerinden kurtulup nefes almak isteyen canlardı. Yok edilmesi gereken bir yaşam görüşüne sahip kişilerce acımasızca öldürüldüler. Canım yandı.

Sonra işler daha da karıştı. Kısa bir tatil için gittiğim İstanbul'da ısrarla görmek istediğim ve tam karşısında bir kahvede oturduğum Hipodrom'da sadece bir kaç hafta sonra angutun biri kendini patlattı ve masum insanların canına kıydı. Aynı aptal düşünce kısa süre sonra aynı şeyi İstiklal Caddesi'nde yaptı. Daha geçenlerde her İstanbul'a geldiğimde önünde taksi - otobüs beklediğim yerde kaç tane masumu öldürdüler. Şimdi de daha birkaç hafta önce orada olduğum ve gitgide daha da çok sevdiğim Nice'te aynı boku yediler. Nice'e iki ziyaretimde de bol bol yürüdüğüm o bölgede köhne inanışları yüzünden hayattan zevk alan insanları öldürdüler.

Ne kadar şerefsiz bir dünyada yaşıyoruz. Hoş, bu dünyanın savaşsız kavgasız olduğu bir dönem oldu mu ki? Bırak ilk insanı, ilk canlılar bile hayatta kalmak için birbirlerini öldürüyorlardı. En azından o dönemdeki katillerin mantıklı bir nedeni vardı, ayrıca mantık diye bir şey de yoktu zaten. Şimdi ise "şehitlik" gibi günümüzde hiçbir manası olmayan bir kavrama güvenip, kendilerini ve başkalarını harcayabiliyor insanlar. Kim suçlu? Bilmiyorum. Hala 500'lü yıllarda yaşadığını zanneden akıl hastası teröristler suçlu. Ortadoğu'da halka söz vermeyip, yıllarca diktatörlüklerinin zevkini çıkaranlar suçlu. Modernizmi öcü olarak görüp, kendini geliştirmek için uğraşmayan yereller suçlu. Bu diktatörlerde para olduğu için sesini çıkarmayan "büyük" devletler suçlu. Sorunu çözeceğini düşünerek sorunu daha da körükleyen aşırı sağcılar suçlu. Ümmetimiz diyip insani yardım adı altında ateş bölgesine silah taşıyanlar suçlu. Hatta ve hatta, sadece mızmızlanıp bunun çözülmesi için hiçbir şey yapamayan ben bile biraz suçluyum.

Cennet gibi o güzelim şehirlerin ve geride kalan insanların uzun süre düzelmeyecek yaraları var. Bir gün o yaraların kapandığını görmeyi o kadar çok isterim ki.


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.