Bir insan Erasmus'u neden sever?

Evet, bir insan neden sever Erasmus'u, ailesi, kurulu düzeni ve bütün arkadaşları geride bıraktığı ülkedeyse?

Erasmus belgelerini tamamlamak için, dosyadaki belgeler karmaşası içinden gereklileri çıkarırken, içimi bir hüzün kapladığında bu yukarıdaki soruyu düşündüm? Herkes bu soruya farklı cevap verebilir, bazısı der ki insanlar çok iyiydi, bazısı ders çalışmadık ki hep eğlendik falan der.

Benim ise aklıma şunlar geliyor:


Öyle bir dünya ile karşılaşıyorsun ki, dilini konuşamadığın bir ülkede oturma izni verirlerken karmaşanın içine girmeden, insanlardan yardım alarak, bürokrasi karşısında bir "birey" olarak saygı görüyorsun,
Gece 5'te bir orman içinde yürürken karşına tek çıkan bir tavşanın ayak izleri,
Bisiklet ile şehir merkezine gidip gelebiliyorsun ve arabalar senin de trafikte bir araç olduğunun farkında,
Derslerde sararmış kağıttan 30 yıldır aynı şeyi anlatan öğretmenlerin yerini dinamizme bırakıyor,
Toplu taşımada yeni akrabalar kazanmana gerek olmuyor,
ve daha bir çok şey

Sonuç olarak "böyle de bir dünya olabiliyormuş" diyorsun.
Döndüğünde bir adli sicil belgesi için bile yıkık dökük bir pasaj içinde sıra bekliyorsun, halk otobüsünde sıkışıklık ve sıcak yüzünden deliren insanların kavgalarını dinliyorsun, bisiklet kullanırsan büyük ihtimal ezilirsin, gece 5'te yürümeyi Taksim'de bile deneyebilir misin?

Bu yüzden orada bol bira içtiğin bir gece sonunda yediğin bir döner ya da lahmacun yemek, karlı ve buz gibi gecelerde dinlediğin Ahmet Kaya ya da yabancı şehirde Türk marketlerinde gördüğün misafirperverlik sana yeterli geliyor ülken hakkında.

İşte o an diyorsun, bazen uzun mesafeli ilişkiler iyidir. Ancak beşik kertmesisin ülkenle ve ayrılmanız çok zor. O yüzden İstanbul'un koynunda yatarken, bir yasak aşk düşlüyorsun. Belgeleri kaldırıp, cost accounting kitabını açınca yine dönüyorsun normal dünyana.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.