Antika hocalar ve bir şeyler daha

Sevgili blog,

Bugün ilk finalime girdim. Final sorun değil de, hoca hakkında bir şeyler demek istiyorum. Dünyada her şeyin herhalde bir son kullanma tarihi var. Yoğurt da belli bir yerden sonra bozuluyor, insan da belli yerden sonra ölüyor. Hocalık da bir yerden sonra sonlanmalı. Sevgili hocamız artık antika olarak müzeye kaldırılmalı. Tamam iyi kalplidir, dünya tatlısıdır. Onları bilemem ama insan kendini bilmeli. Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş misali bırakmak lazım işi. Yok hayır, ben sahnelerde ölmek istiyorum diyen tiyatrocu gibi devam edeceğim diyorsan, katlanacaksın sonuçlarına. Bu dönemde zaten hoca olmak zor, ben daha 3 yaş küçüklerle aramda "generation gap" tabir edilen ayrılığa düştüğümü hissediyorum. Hocamız ise kulak duymaz, göz görmez ders anlatmaya devam ediyor. Engin bilgi birikimin vardır aktarmak istersin, anlarım da anlattıkların da okuttuğun kitabın özeti.

Karikatür hocamız bugün "bir İngiliz kopya çekeceğine intihar eder" dedi. Açıkçası kısa bir süre bunu düşündüm. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuşçasına, alakasız bir yerde patlattı cümleyi. Peki deyip geçiyorsun. Gerçi sınav sırasında da "bir İngiliz finalde hocasına soru sormaz" tarzı bir şey dediğinde, hocamızın artık coştuğunu düşündüm.

Onun dışında Bilgi Üniversitesi olayları dışında, bu tatta bazı hikayeler daha duyuyorum insanlar hakkında ve ağzım açık kalıyor. Sonra diyorum ki "Gossip Girl"ü zevkle izleyebilen bir nesiliz biz. Tabii ki de duyduklarım beni şaşırtacak. Bazen "ahh yeni nesil" diyesim geliyor da, bizden önce de duyuyorduk bu hikayeleri, şimdi de. Gerçi bak şu dünyanın haline, bu dünyada masum kalsan yenilirsin. O yüzden salla gitsin diyor ve gençleri destekliyorum.

Son olarak sınavlara çalışmam gerekirken, niyeyse çok gitar çalasım olduğunu tekrardan belirtiyorum. Kütüphane kitaplarını da bari bir kez zamanında geri götüreyim artık dua ediyorum. Tüm parayı kütüphaneye verdik.

Sevgilerle

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.