Son bir kaç günün panoraması

Yaklaşık dört gündür grip başlangıcı teşhisiyle (hayatımda ilk kez Boğaziçi revirinde kontrol edildim, teşhis bilimsel yani) şu anda bu satırları yazdığım kanepede uzandım. Ameliyat sonrası vücut daha yeni toparlarken talihsizlik tabii. Eskiden hasta olmamla övünürdüm, şimdi ise bütün şubat ayı aralıksız ilaç kullandım.

Okul bitiyor ve sonrası hala büyük bir boşluk benim için. Olumlu bir gelişme olsa eminim ki kanepelere düşmezdim. (yok yok, yataklık bir durumda değilim) Perşembe öğlenden sonradan Pazar öğlenine kadar evde kardeşimleydim. Bir yandan hastalığa küfrederken, bir yandan da yalnızlık garip bir huzur vermekteydi. Gerçi biri bana bakmaya kalksa, iyice yatmaya alışır ve şımarırdım. Yine de tercihim annemin yanımda olmasıydı ama onu çağıracak kadar çocuk değiliz.

Hava çok soğuk. Bugün kütüphaneye gitmek için evden çıktığımın 10. saniyesinde pişman oldum ama iş işten geçmişti. Ama yapmam gereken işler var, bir şekilde enerjik olmam lazım. Nasıl olacak bilemiyorum. Üniversitenin dersleri, master başvurusu, olası bir iş başvurusu derken aklımda ciddi ciddi askere gitmek de var. Beyin yorgun, vücut dirençsiz kalıyor.

Halet-i ruhiyeme ve sağlık durumuma bir bakış attıktan sonra Necmettin Erbakan hakkında kısa bir şey söyleyeyim. Çocukken uzun süre saat 9'da ışıkları kapatıp açma eylemine katılmamız çok önemli bir imge aklımda. Büyük bir katılım vardı çevremizde. O dönemlerde televizyonda Erbakan ve tayfasının "mum söndü oynuyorlar" ve "gulu gulu dansı" demeçleri aklımda. Böylece saygılı ve etkili bir eyleme yaptığı bu yorumlar ve Kaddafi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne saldıran konuşmasını gülümseyerek dinlemesi ile hatırlayacağım.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.