Bir diktatöre veda

Bu günler haberleri takip ettiğimde yaşam ile ölüm arasında çizgisinde gidip geldim. Şimdiki konum Kaddafi olacak. Koskoca bir adamın çöküş öyküsüne biraz değineceğim.

1990'ların Türkiye'si

Kaddafi benim hayatıma Necmettin Erbakan'ı azarladığı çadır görüntüleriyle girmiş. Çok saçma günler yaşadık 1990'ların ortasında. Refah Partisi'nin seçim kazandığı yıllar. 1980 darbesi sonunda meyvesini vermişti. Millet kavramını din temelli hale getirmiş, imam hatipleri, kuran kurslarını yaygınlaştırmış, bu durum Sivas Katliamı ile tavana vurmuştu. Özal ile başlayan sağcı politikalar da bu yükselişe istemeden de desteği vermişti. "Benim memurum işini bilir" diye başlayan, "Anayasayı bir kere delsek ne çıkar" diye başlayan devlet dairelerinde rüşvet ve adaletsizlikler, "enflasyon canavarı" terimi, "devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir" ile derin devlet övgüsü insanları var olan siyasi düzenden yeni bir umut olan Refah Partisi'ne yönlendirdi. "Dinci minci ama bunlar en azından haram para yemez" diye birinci parti çıkarttılar.

Yılmaz-Çiller ikilisinin başarısız koalisyon denemeleri sonucu Refah Partisi, Refahyol olarak yönetimi aldı. Küçük yaşımda bile değişimi görüyordum, korkuyordum. Sincan'da tanklar geçiyordu. Hizbullah adını ilk kez duyuyordum. Erbakan da Libya'ya gidiyordu, yanında da simsiyah bıyıklarıyla o zamanların genç ve cin gibi politikacısı Abdullah Gül ile.

Kaddafi ve Erbakan

Gümrük Birliği'ne girdik, artık Avrupalı'yız diye yetişmiş bir gençtim. Zaten futbolda da İngiltere ile Hollanda ile oynuyorduk. Şüphem yoktu yani. Ama Erbakan, rotayı Afrika'ya, Arabistan'a çevirmişti. Kaddafi, Erbakan'ı aldı çadırına, başladı saydırmaya. Beyaz saçlı, dede kıvamlı Erbakan, ellerini kavuşturmuş, "Biz dost milletiz ehe ehe" diye Umut Sarıkaya karikatürlerine dönüşmüştü. Halbuki Kaddafi öyle mi, hemen alıntılıyorum:

"Bu bölgede bu güneşin altında Kürt milleti de yerlerini almalıdır...Bizim düşmanımız olan siyonist İsrail ile 1949'dan beri ilişki içindesiniz. Bizim düşmanlığımız arttıkça sizin ilişkileriniz gelişiyor...Türkiye'nin geleceği NATO'da ABD üslerinde, Kürtlere eziyet çektirmekte değil, asaletinde ve geçmişindedir...Türkiye, I. Dünya Savaşı'ndan sonra iradesini kaybetti..."

Doğruluğu yanlışlığı tartışılır belki ama nezaket kavramlarına çok ters bir davranıştı. Ortalık karıştı. Post modern darbenin tetikleyicilerinden biri bile denebilir.

Deli ve zalim

Sonra büyüdük ve kocaman bir çılgın olduğunu öğrendik. Tek başına tüm emperyalizme kafa tutan, ABD karşıtı saldırılara finansman sağlayan bir adam. Güzelim Libya bayrağını sadece yeşil bir kumaş haline getirmişti. Yeşil Kitap'ında da - okumadım ama - İslamiyeti, sosyalizmi, komünizmi karıştırıp, kendi ideolojini yaratmıştı. İlginç bir karakterdi yani.

Lakin tarihsel bağların da etkisi olacak ki Berlusconi'yi çok severdi rahmetli. Birbirinden deli, birbirinden botokslu iki insan. İkisi de halk tarafından çok sevilmese de bir şekilde başta duran insanlar. Güzel güzel hatunları alıp, Kur'an dağıtmasıyla dikkat çekmişti son zamanlarında. Derste okuduğum makalelerden birini hiç unutmam "Her devletin ordusu vardır, Libya'da ordunun devleti var". O kadar da bireysel özgürlük karışıtı bir adamdı.

Ancak Kaddafi'yi Araplar pek sevmemiştir tarih boyunca. Lübnan sunumu için kitapları karıştırırken, Kaddafi de Ortadoğu'yu karıştırmak içni ikide birde burnunu sokuyordu. Musa al-Sadr'ı kaçırdı ve öldürdü. Sadr, Lübnan Şii'lerini örgütleyen, okumuş, felsefe ile ilgilenen dolu bir adamdı. Silahlı mücadele öncesi politika mücadeleyi savunuyordu. Libya'ya bir gün gitti ve kayboldu. Wikipedia'da ne güzel diyor öyle "bilinen sır". Neden yaptırdı acaba? Neden o coğrafyanın en uzun süren yöneticiliklerinden birine imza attı? Her zaman kendini öldüreceğini zannediyordum, tahminim tam olarak tutmasa da kaçıp gitmeyeceğini biliyordum. Deliydi çünkü.

Ölüm

Ama böyle bir ölümü kimseye yakıştıramam. Bir çok kişi yorumlamıştı Libya'nın bambaşka bir coğrafya olduğunu. Ama bu kadar vahşileceklerini hiç düşünemezdim. Bir çok video izledim konuyla ilgili, en son izlediğim en vurucusuydu. Kaddafi, daha yaşamakta. Yaşamak denirse eğer. Başı kanlar içinde, gözlerine geliyor. Gözlerine gelen kanı eliyle silip, eline bakıyor. Korkmakta. Elini uzatıyor bir şeyler anlatmaya çalışıyor, eline vuruyorlar. Sonra sahne değişiyor artık yatıyor Kaddafi, büyük ihtimalle ölmüş. Cep telefonuyla çekim yapan adam arada kendi suratına döndürüyor kamerayı gülümseyerek bağırıyor, "Allah uludur". Artık savunması kalmamış bir adamı döve döve (ya da vurarak) öldürmek sevap gibi, Allah'a sesleniyor. Arkadaşına, "bak ben de oradaydım" diye gösterecekmiş gibi gülüyor. O kadar duygusuzluk var suratında.

Sonra oğlunun da son görüntülerini izledim. Önce son anlarının fotoğraflarına baktım. Yakışıklıymış önceden. Burada ise iyice saç sakal birbirine karışmış, atleti kanlı, çömelmiş bir yere. Son sigarasını içiyor, sonra da uzanıyor. Son fotoğrafta artık cansız, gözleri aralık.

Anlamaya çalışıyorum Libyalı asileri, anlayamıyorum. Evet, yıllar boyu zulüm gördüler, belki anneleri bababalarını kaybettiler, belki düşündüklerini hiç yüksek sesle söyleyemediler, belki de arkadaşları o iç savaşta hayatını kaybetti. Belki yakaladıklarını saf bir şeytan olarak görüyorlardı. Ancak, ellerinde tutmak, sorgulamak, onları yaptıkları haksızlıklarla yüzleştirmek varken en ucuz yolu seçtiler. Medeniyet varken, insanın doğası kazandı yani.

Son

Kaddafi de gitti. Mübarek gibi değil Saddam misali öldü. Doğduğumuzdan beri adını duyduğumuz bir figürün adını artık güncel haberlerde o kadar duymayacağız. Libya için parlak bir gelecek göremiyorum ama hala. Etrafta onlara örnek olacak başka bir örnek ülke yok. Halk eğitimsiz, demokrasi bilinci yok. Kanlı bir rövanş için bekleyenler hep olacak.

Ve petrol, bu denklemin en büyük bilinmezi. Petrolün olduğu yerde yine demokrasi olmayacak her zaman ki gibi.

1 yorum

Adsız dedi ki...

hiçbir kimse allahu tealanın karşısında ulu değildir ulu olabilmesi için kulluk vazifesini dürüst bir şekilde yerine getirmelidir.kaddafi gibi 100 tane kaddafide olsa türk milletine ve türk milletinin şanına şerefine hakaret edemez _ hangi ulus olursa olsun türk ulusuna hakaret eddiği takdirde hepsinin sonu bu görmüş olduğunuz şerefsiz köpekten hiç bir farkı olmaz

Blogger tarafından desteklenmektedir.