1970'lerin müziğinde doğan yeni bir gün

Arada blogdaki yazılarımın ne kadar okunduğuna bakıyorum da Mazhar ve Fuat'ın "Türküz Türkü Çağırırız" albümü hakkındaki notlarım iyi bir okunma sayısına ulaşmış. Bundan destek alarak, plakçalarımda sık sık döndürdüğüm bir klasiği daha yorumlamak istedim kendimce. İşte karşımızda Barış Manço ve Kurtalan Ekspres'in 1979 tarihli o efsane albümü: Yeni Bir Gün.



Eski bir günde Barış Manço

1979 yılına gelmeden önce Barış Manço, Türkiye popüler müzik tarihinde çoktan kendine bir yer açmıştı. Twist ve rock n roll ile başlayan kariyeri 1960'larda yurtdışındaki dönemdaşları gibi daha rock hale gelirken bir yandan da Türk müziğini keşfediyordu. Deneme yanılma şeklinde geçen 60'lar bittikten hemen sonra 1970 yılında Dağlar Dağlar ile gerçek patlamasını yaptı. Dağlar Dağlar plağı ilginç bir 45'likti. Bir tarafı yabancı grup arkadaşlarının çaldığı daha rock bir Dağlar Dağlar iken öteki tarafı kemençe üstadı Cüneyd Orhon ile beraber kaydettiği daha alakturka bir Dağlar Dağlar'dı. Halkın beğenisine iki versiyon sunan Manço, alaturka versiyonun daha fazla tutması sonucu mesajı aldı ve bir sonraki plağında "İşte Hendek İşte Deve" ile daha yöresel bir Manço olarak kariyerine devam etti. 


1970'lerin ilk yarısını bu tarzda şarkılar yayınlayarak geçiren Manço, ikinci yarısında ise daha deneysel işler yapmaya başladı. 1975'te çıkan ilk longplay'i 2023'te "Acıh da bağa vir", "Kol bastı" gibi Anadolu kokan şarkıları sağlam bir rock altyapısı ile sunarken, "2023 / Kayaların Oğlu" ve "Baykoca Destanı" gibi o dönem Pink Floyd ve Genesis'in sık sık yaptığı "süit"lere de imza attı. Diğer taraftan da Belçika'da kaydettiği tamamı İngilizce'den oluşan Anadolu sosu az, pop/rock'a yakın bir longplay ile yurtdışına açılmaya çalıştı ancak başarılı olamadı.

Manço, bu denemeler ile uğraşırken grubu Kurtalan Ekspres ile sabit bir düzen kurmaya çalışıyordu. En sonunda 70'lerin sonuna doğru bas gitarda Ahmet Güvenç, gitarda Bahadır Akkuzu, perküsyonda Celal Güven ve Caner Bora ikilisi ile uzun süre devam edecek bir forma kavuştu. Klavyelerı de çok yetenekli Kılıç Danışman çalmaya başladı. Kadronun oturmasıyla Manço artık Anadolu ve progresif rock'ı bir potada eritme çabasında zirveyi görmeye hazırdı.

Yeni bir gün doğdu, merhaba

Albüm "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa" ile açılmakta. Şarkı, Manço'nun daha önceki birçok şarkısı gibi - ama daha iyi bir müzikal performansı ile - Anadolu deyimlerinden birini temel alarak hayata dair önemli mesajlar vermekte ve daha sonra yayınlanacak "Halil İbrahim Sofrası" gibi şarkılara da öncülük etmekte. Albümde kadın vokal duyulan tek şarkı olarak da dikkat çekiyor. 10 numara 5 yıldız.

Bu hareketli girişten sonra bir türkü yorumu "Gesi Bağları" başlıyor. Ahmet Güvenç'in şarkıya çok iyi oturttuğu bir bas gitar rifi sonrası türkünün bildiğimiz melodisi Danışman'ın çaldığı klavyeden dökülüyor. Kendisinin çok güzel bir solosu da mevcut şarkıda. Yorum usulca akıp gidiyor. Sözlerin hüznünü çok güzel yansıtıyorlar. Kanımca bu yorum aynı dönemde çıkan Selda'nın Gesi Bağları yorumundan çok daha iyi ama zevkler ve renkler meselesi tabii.

Bu şarkının ardından deneysel çalışmalardan "Çoban Yıldızı" başlıyor. Şarkının hikayesi albüm kapağında yazılı. Venüs'ten Nemrud'a inen bir uzaylının bir insanoğlu ile ilişkiye girip geri dönmesini anlatıyor. Aslında şarkı biraz daha farklı bir şekilde "Boğaziçi" adıyla 45'lik olarak yayınlanmıştı (örneğin davul yoktur bu ilk versiyonda) . Manço, şarkının orijinalinde gitarı çalan Fuat Güner'i çağırmış, bu albümde de çaldırmış. "Ambient" tabir edilen 1 dakikalık bir girişten sonra, tüm grup devreye giriyor. Şarkının sonundaki "esrarengiz" kemanlar da biraz daha senfonik bir hava katıyor şarkıya. Bu arada bu şarkının 2. dakikasının hemen ardından giren melodi Cartel'in yayınlanmayan ikinci şarkısı "Cartel Geliyor"da kullanılmıştı. Ne zaman bu şarkıyı dinlesem aklıma Erci-E ve Karakan geliyor açıkcası.

Boğaziçi'nin öteki yüzündeki "Flower of Love" da "Bir Selam Sana Gönül Dağlarından" adıyla yeniden yorumlanıyor. Çok ısındığım bir şarkı olduğunu söyleyemem. Bu da şarkının orijinali ile alakalı. Boğaziçi ve Flower of Love, mistik havaları ile birbirlerini tamamlayan iki şarkı iken Türkçe versiyonundaki poplaştırma çabası şarkıya pek gitmemiş. Tenor saksafon kullanımının iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum. Ayrıca sözlerin melodiye de tam oturmadığını hissediyorum. Eh Barış abi aşkolsun.

Lakin "Ne Ola Yar Ola" nedir öyle? İlk duyduğumda aşık olmuştum, halen öyleyim. Sözler bildiğimiz Barış Manço. Şarkının atmosferi muhteşem. Danışman ve Güvenç yine beraber şov yapıyorlar. Şarkının en üst noktası ise ortasındaki flüt ve klavye solosu. Bir önceki şarkıda Oktay Aldoğan'ın saksafonunu ne kadar gereksiz bulduysam bu şarkıda da flütünü o kadar etkileyici buluyorum. Danışman şovdan sonra, Bahadır Akkuzu temiz bir klasik gitar ile soloyu bitiriyor. Sonra yine o atmosfer, yine Manço'nun o güzel sesi.

Plağın ikinci yüzünü çevirdiğimizde bizi "Aynalı Kemer" karşılıyor. Manço'nun en güzel melodilerinden biri bu. Sözleri de bir o kadar tatlı. Şarkıda pek bir sürpriz yok aslında. Kıtalar sakin, nakaratlar hızlı. Böyle bir kaç tekrardan sonra şarkı bitiyor. Bu şarkının bence önemli özelliği şu: Aynalı Kemer'in sözleri Manço'nun daha önceki aşk temalı şarkıları gibi (Ben Bilirim, Nazar Eyle) yine halk edebiyatı gibi (sabah yeli, ılgıt ılgıt, gül, bülbül, diken, dudu kuşu, kuşluk vakti) ancak müziği ise bu adını saydığım şarkılar gibi Doğulu değil. Aksine daha sonra yazacağı Unutamadım, Al Beni gibi pop şarkılarına çok daha benzemekte. Daha önce Manço bu şarkı gibi "sözler Doğu'dan müzik Batı'dan" bir deneme yaptı mı bilmiyorum ama Aynalı Kemer ile muhteşem bir sentez ortaya çıkardığı kesin.

"2024", bir önceki albümdeki 2023'ün devamı olarak düşünmek lazım ancak iki şarkı arasında aşırı bir benzerlik yok. Özellikle Kılıç Danışman'ın bestelediği girişteki piyano uvertürü kendi başına etkileyici bir eser. Sonlara doğru ise 2023'ü andıran melodiler ile synthesizer devreye giriyor ve klasik müziği elektroniğe bağlıyor. Bu da bir sonraki albümde yayınlanacak 2025'e yatay bir geçiş gibi görülebilir. "İkinci Yolculuk" da oldukça keyifli bir jam session gibi. Bahadır Akkuzu ve Celal Güven'in parladığı anlar bu anlar. Tabii ki Danışman ve Güvenç de bizi oynak melodilerinden mahrum bırakmıyorlar. Müzik resmi olarak Manço'ya ait olsa da kanımca Kurtalan Ekspres'in bu şarkıdaki imzası yasal olarak gösterildiğinden daha fazla.

Bu albümün beğenemediğim bir diğer şarkısı da "Ham Meyvayı Kopardılar Dalından" yorumu. Bu şarkıyla ilgili problemlerim temel olarak Bir Selam Sana ile benzer. Ayrılık temalı bu şarkıyı da gereğinden fazla pop ve hareketli buluyorum. Sadece oturup Ahmet Güvenç'in bas partisyonlarını dinlemek yeter.

Bu şarkıdan sonra ise "Yeni Bir Gün" süiti başlıyor. İlk şarkımız "Yeni Bir Gün Doğdu Merhaba". Saat alarmı ile başlayan şarkı, daha sonra tekrar duyacağımız bir melodi ile devam ediyor. Akşamdan kalma kahramanımız yeni bir güne uyanıyor ve herkese günaydın diyor. Aradaki enstrümental kısım çok güzel. İkinci şarkımız ise "Anlıyorsun Değil Mi?". Manço'nun en güzel şarkılarından biri. Flüt - ksilifon ikilisinin bize ulaştırdığı çok güzel bir melodi ve o mutlu melodiye bir o kadar ters hüzünlü sözler. Kahramanımız soğuk sokaklarda dolaşmakta. Mutsuz ve gidecek bir yeri yok. Zaman geçmiyor. Aklındaki tek şey onu bırakıp giden sevgilisi. "Ne Köy Olur Senden Ne Kasaba" ile öykü devam ediyor. Öğreniyoruz ki kahramanızım pek parası pulu yokmuş. Sevgilisi de iyi şartlarda yaşamaya alışmış. Bu nedenle ilişki yürümemiş. Kahramanımız fukaralığından dolayı kendini suçlamakta. Yaşamın ağırlığını bir kez daha hissediyor ve sonuna doğru ilerliyor. Şarkı kısa ama Güvenç'in bası su gibi akıyor. "Elveda - Ölüm" ise iki şarkının birleşimi. Önce kahramanımız Yeni Bir Gün Doğdu Merhaba'nın sözlerini değiştirerek bize veda ediyor. Şarkıyı da Ahmet Güvenç'in bestelediği karanlık bir enstrümental ile kapıyoruz. Burada bize kemanlar da eşlik ediyor. Süit 30 saniyelik "Bir Kelebeğin Yaşam Öyküsü" ile bitiyor. Yeni Manço bize diyor ki "yaşam çok kısa dostlar". Bu şarkı, 1980'deki Disco Manço albümündeki Dragon Fly'ın introsu olarak bir kez daha karşımıza çıkacak. Bu süit ile albüm bitiyor. Yurtdışındaki örneklerine göre kısa sürese de ve konusu pek orijinal olmasa da Türk Rock tarihinde enderine az rastlanan örneklerden biri olduğu için bu süite saygım sonsuz.

Genel bakış

Şarkı şarkı gittikten sonra, bir de genel olarak albüme bakalım. Neredeyse kusursuz bir albüm var önümüzde. Anadolu'nun, efsanelerin, mistiğin, klasik Türk müziğinin, progresif rock'ın birbirinin içine başarıyla yedirildiği belki de tek örnek bu albüm. Hem ortalama müzik dinleyicisine hitap edecek şarkılar var içinde, hem de birden fazla sözsüz şarkı ile Türkiye'deki sıradanlığın dışına çıkılmış. Manço'nun vokali her daim muhteşem. Kılıç Danışman ve Ahmet Güvenç neredeyse her şarkıda şov yapmış. Diğer Kurtalan elemanları da görevini aksatmamış. Yukarıda bahsettiğim o iki şarkı dışında dinlemekten inanılmaz keyif aldığım bir albüm bu. Manço ve Kurtalan Ekspres'in opus magnum'u. Kapağından da belli değil mi zaten?



Orijinal Yavuz Plak baskısını bulmak zor ve masraflı olsa gerek ancak Guerssen'in yeni basımı orijinaline sadık. İçinde orijinalin tıpatıp kopyası bir kitapçık, bir de yabancılara Manço'yu anlatan tek sayfa bir yazı da var. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

Manço bundan daha iyisini yaptı mı?

Bunun cevabı çok kolay. Kesinlikle hayır. Lakin Manço kaliteyi de bir anda düşürmedi. Kılıç Danışman'ın gruptan ayrılmasına rağmen sonraki albüm Sözüm Meclisten Dışarı oldukça iyi bir albüm oldu. Albüm, Manço tarihinin en iyi şarkılarından Dönence'yi içinde barındırıyordu. Ancak yıllar içinde sanatçının albümlerindeki şarkı sayıları azaldı. Kurtalan Ekspres'in adı önce albüm kapaklarından düştü, sonra da sadece bir konser grubuna dönüştürüldüler. Manço ise müzik kariyerindeki ilham perisini zamanla yitirdi. Beyaz ekranda bambaşka (ve başarılı) bir kariyere yelken açtı.

....

En iyi üç şarkı: Ne Ola Yar Ola, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Aynalı Kemer

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.