Düşün mesela, dünyanın en çok para yapan bir şirketindesin. Piyasaya ne sürsen deli gibi satacak. Her gün televizyonlardasın. Bütün kızlar sana hayran. Resimlerin her yerde. Ne yaparsın? Parayı nereye harcayacağını bilemezsin, aşırılara kaçarsın. Her çiçekten bal alırsın. Kalite yapım çıkarmak için uğraşmazsın, kendini de yormazsın.
The Beatles'ı neden severim bilir misiniz? Böyle bir hayatın girdabında kendilerini kaybedebilirlerdi. Bir anda bir daha turneye çıkmayacaklarını ilan ettiler. Muhteşem giden kariyerlerinde bir durdular. Kendilerini aradılar. Sonra ne mi oldu? Standartların dışında müzik yaptılar. Kendilerini öyle bir geliştirdiler ki bir grup olmaya ihtiyaç duymadılar çünkü her biri bir grup olmuştu zaten. Kendi yollarına ayrıldılar.
Ama George Harrison bir başkadır. İçinde bir yaratıcılık vardır ama bir Lennon/McCartney değildir. O yüzden uğraşır, uğraşır. Sonra albümlere birer birer şarkı sokmaya başlar. Şimdi yıllar sonra Beatles sevenlere ya da müzik kritiklerine "en iyi 10 Beatles şarkısı" sorulsa, Harrison üç tane bestesini kafadan sokar - ki siz onların hangileri olduğunu biliyorsunuz.
Lakin müzisyenliğinden farklı olarak (ki müziği ile ayırmak namümkündür) tabii ki kendisinin maneviyat ile ilişkisine değinmek istiyorum. İlk paragrafta o maddi hayatı anlattım. Peki kim bunları ikinci plana atabilir? Geçen günlerde "George Harrison: Living in the Material World" belgeselini izledim. Eşinin dediği gibi; "öldüğünde öyle parlaktı ki odada ışık açılmasına gerek yoktu" tarzında, modern çağ peygamberi olarak tanımlayamam kendisini. Benim aldığım mesaj şu ki; kendini şöhretin, paranın, kadınların etkisinden kurtarmaya çalışan, zaman zaman nefsine yenik düşse de genel olarak huzur kapısını aralamayı bulmuş bir adam George Harrison. Arkadaşları film çekemiyor diye evini ipotek ettirebilecek kadar cömert bir adamdı. Arkadaşlarını yitirdikçe, onları hep bizimle olduklarına inandıracak kadar da güven verici bir adamdı. Ölüm yatağında daha az vergi ödemek için hastane değiştirmeyi öne sürebilecek kadar da mizah sahibiydi.
Harrison, ünlü 1968 Woodstock'una gider ve çiçek çocukları yerinde görmek ister. Ancak büyük bir hayal kırıklığıdır. Etrafta sadece uyuşturucu etkisi altında dans eden, politik olmaktan uzak bir topluluk görür. O gün kimyasal madde kullanmayı bırakır. Beatles'ta kendini ifade edemediğini görür, Beatles'ı bırakır. Müziğin gittiği yönü 1980'lerde görüp, solo olarak müzik yapmayı bırakır. Eşinin, en yakın arkadaşı ile beraber olduğunu görür, eşini bırakır. En sonunda sadece dostları, eşi, oğlu, aradığı Tanrı figürü ve buna ulaşmak için kullandığı ağlayan gitarı kalır.
O zaman Lao Tzu'dan uyarladığı "The Inner Light"tan gelsin; "Kapınızı açmadan / dünyadaki her şeyi bilebilirsiniz / camdan dışarı bakmadan / cennetin yollarını bilebilirsiniz / biri ne kadar gezerse / o kadar az bilir / bu yüzden oraya gezmeden varın / bakmadan görün / hiçbir şey yapmadan başarın"
Yorum yap