Bu kadar kısa zamanda, "yeni muhafazakar ahlak anlayışı" hakkında bir kez daha blog yazısı yazacağımı daha önce başka biri söylese güler geçerdim. Ancak, mayıs ayına kadar çalıştığım şirket için Türkiye internetinde, değişik konular hakkındaki web sayfası/blog/forum gibi sitelerde dolaşıyorum. Tabii ki karşıma değişik değişik şeyler çıkıyor.
Bu sefer "çocuklar" konulu blog arayışındayım. Her kategori için 20-30 arası site bulmam lazım. En kolay bulunan siteler "moda", "annelik", "sağlık", "diyet" gibi kadın temalı konulardan çıktı. Ancak çocuklar konusuna odaklanmış site bulmak çok zor. Gezerken, "Çocuk ve aile" adlı bir siteye denk geldim. Sitenin girişindeki yazıyı Haber 7 sitesinin çalışan hanımlarından biri yazmış.
Olay "muhafazakar, muhafazakar'a karşı" olarak cereyan etmekte. Yazarın tanımıyla "iyi bir ailenin üniversitede okuyan tesettürlü entel kızı" yazar bir mesaj atıyor. Kızı "bol çatılı ve mezhebi geniş" kadın dernekleri uslübünde yazmakla eleştirip, "muhafazakar kızlarımızı bile etkiliyorlar" diye tamamlıyor.
Konu kısaca şu: "Evlilik içi tecavüz olur mu?" Buna hayır diyecek insan çok az sayıda olsa gerek. Bizim yazar da ayıp olmasın diye "hayır" diyemiyor ama lafı dolandırmaya başlıyor.
Kadın, - ki yazar da kadın bu arada - yazı boyunca şeytanlaştırılıyor. Erkeği cezalandırmak için "bana tecavüz etti" diye yalan söyleyebileceği söyleniyor, bilinçlenmek yerine kışkırtıldıkları söyleniyor, bazılarının kocalarının yemeğine cinselliği azaltıcı ilaç attığı iddia ediliyor, onların kurnaz oldukları söyleniyor.
Aslında, bir yere kadar yazar ile aynı fikirdeyiz. Türkiye'de cinsellik tabu. Kadınlar cinsellikten utanıyor ya da onu günah olarak görüyor. En sonunda, sadece çocuk yapmak için eşleri ile birlikte olmaktalar. Zevk almamaktalar.
Peki bu sorun nasıl çözülecek? Burada da yazar ile hem fikiriz. Kadına, birinin cinselliği öğretmesi gerek. Ama kim? Bence kim tabulaştırdıysa, o tabuları yıkmalı. Yani o muhafazakar aileler. Ya da devlet cinsel sağlık eğitimi vermeli. Yazarımız sadece "eğitim şart" diyip, bu eğitimi kimin vermesi gerektiği konusuna girmese de yine mantıklı bir önerme ile geliyor; erkek, kadına bunları öğretmeli.
"Eee, saçmalık nerede?" diye soracak olabilirsiniz. Saçmalık bundan sonra başlıyor. Diyoruz ki kadınımız eğitimsiz, korkak vs. Bu nedenle kocası ile birlikte olmak istemiyor. Ancak kocasının ihtiyaçları var. Biri ister biri istemezken, kadının istemese de kocası ile birlikte olması gerektiğini öne sürüyor. Buna tecavüz denmeyeceğini iddia ediyor. Bunu derken çok ilginç ve iğrenç ifadeler kullanıyor: "Yalnızca erkeğin nikahlı eşi ile birlikte olmasına gönüllü ya da gönülsüz olsun 'tecavüz' denemez", "Evliliğin temeli cinselliktir. Evlenmeyi kabul eden kişiler bedenlerinin kullanımını da kabul etmişlerdir. Artık ikisinin de bedeni birbirleri için ortak kullanım alanıdır. Kadın erkeği, erkek de kadını memnun etmek zorundadır. Çok çok özel bir durum olmadıkça birbirlerini reddetme hakları yoktur. Bedeni çok kıymetli olanlar evlenmesinler.", "Erkek de kendini istemeyen kadınla yatmayı istemez; fakat karısı sorunun çözümüne yanaşmıyorsa, erkek son aşamada zorlamaktan başka yol bulamaz."
İnanılmaz. Yazıya bu kadar güzel başlayıp, eğitimin önemine vurgu yaptıktan sonra bu kadar cinsiyetçi, kadını ikinci plana iten bir yorum ile söylediği her şeyi bir kalemde siliyor. Evliliğin temeli niye cinsellik olsun? Evliliğin temeli aşk bile değil, sevgi-saygıdır bence. Evliliğin temeli beraber yemek yapmanın, günün yorgunluğunu paylaşmanın, beraber film izlemenin, sarılıp uyumanın tadıdır. Cinsellik, sadece yemek yemek, su içmek gibi bir ihtiyaçtır. Evlilik, cinselliğin ötesidir. Eşlerin birbirlerini reddetme hakkı nasıl olamaz? İnsanoğlu robot mudur ki her an cinsel temasa hazır olsun? Bunların hormon meselesi olduğunu kaç yaşına gelmiş bu yazar hanımefendiye kimse anlatmamış olsa gerek. Evlenmek, vücudunu kayıtsız şartsız birine teslim etmek değildir. İnsanın, özgür iradesi vardır. Bazı insanlara cinsel eğitimden önce, keşke daha önce genel olarak algıları açan, daha hümanist bir eğitim verselermiş. Ya da sadece vicdan. Kadın, kilidi paslanmış, içeri girmek için omuz atmak gerekecek eski bir kapı değildir. Kadın, halen ister muhafazakar kesimde, ister Beyaz Türk kesimde olsun, halen yemek yapmakla, temizlikle, çocuk bakımı ile uğraşan biridir. Böyle yorucu bir tempoyu her gün çeken kadını bir de cinsellik için zorlamak zorbalıktan (ya da tartışılan terim olarak "tecavüz"den) başka bir şey değildir.
Neyse daha çok yazılır bu konuda. Ama azıcık da gülelim değil mi? Yazar hanımefendi, erkekleri öyle bir övüyor ki saatler boyunca koltuklarım kabarabilir: "Şunu kabul etmek gerekir ki neslimiz bugüne kadar erkeklerin gayreti ile devam etti.", "Erkekler bu güne kadar eşleri tarafından uygulanan bütün oyunlara ve reddedilmeye rağmen bıkmadan usanmadan çabaladılar.", "Geçenlerde okuduğum bir habere göre nüfusumuz azalıyormuş." Merhaba, biz erkeğiz, ancak bize kısaca damızlık hayvan diyebilirsiniz. Çünkü tek amacımız soyumuzu devam ettirmek. Ve buna karşı koymak isteyen nikahlı kadınlarımıza geçit vermeyeceğiz! Zorlayacağız! Bedenler bizimdir!
Bu arada yazının çok tatlı bir ikinci eş mesajı da var, şöyle ki kadın diyelim sevişmek istemiyor. Kocası da dindar. Bu yüzden zina yapamaz (Ama Şebnem Kısaparmak yapsın diyordu :( Gerçi o nişanlıya izin verdi.) İkinci eşi alsa aynı sorunun çıkma ihtimali varmış. Yani ikinci eş, vücudunu kayıtsız şartsız teslim etse, bir çözüm yolu olabilir. Ne güzel. Bunları kadının yazması çok ironik. Sibel Üresin abladan sonra takip edilmemesi gereken bir kişiyi daha öğrenmiş oldum böylece.
Bu yazı ile sevindirici tek şey ise, yazarın alttan alttan eleştirmesine rağmen, muhafazakar kökenli olmasına rağmen bir kadının kadın hakları konusunda böyle duyarlı olmasıdır.
Bu sefer "çocuklar" konulu blog arayışındayım. Her kategori için 20-30 arası site bulmam lazım. En kolay bulunan siteler "moda", "annelik", "sağlık", "diyet" gibi kadın temalı konulardan çıktı. Ancak çocuklar konusuna odaklanmış site bulmak çok zor. Gezerken, "Çocuk ve aile" adlı bir siteye denk geldim. Sitenin girişindeki yazıyı Haber 7 sitesinin çalışan hanımlarından biri yazmış.
Olay "muhafazakar, muhafazakar'a karşı" olarak cereyan etmekte. Yazarın tanımıyla "iyi bir ailenin üniversitede okuyan tesettürlü entel kızı" yazar bir mesaj atıyor. Kızı "bol çatılı ve mezhebi geniş" kadın dernekleri uslübünde yazmakla eleştirip, "muhafazakar kızlarımızı bile etkiliyorlar" diye tamamlıyor.
Konu kısaca şu: "Evlilik içi tecavüz olur mu?" Buna hayır diyecek insan çok az sayıda olsa gerek. Bizim yazar da ayıp olmasın diye "hayır" diyemiyor ama lafı dolandırmaya başlıyor.
Kadın, - ki yazar da kadın bu arada - yazı boyunca şeytanlaştırılıyor. Erkeği cezalandırmak için "bana tecavüz etti" diye yalan söyleyebileceği söyleniyor, bilinçlenmek yerine kışkırtıldıkları söyleniyor, bazılarının kocalarının yemeğine cinselliği azaltıcı ilaç attığı iddia ediliyor, onların kurnaz oldukları söyleniyor.
Aslında, bir yere kadar yazar ile aynı fikirdeyiz. Türkiye'de cinsellik tabu. Kadınlar cinsellikten utanıyor ya da onu günah olarak görüyor. En sonunda, sadece çocuk yapmak için eşleri ile birlikte olmaktalar. Zevk almamaktalar.
Peki bu sorun nasıl çözülecek? Burada da yazar ile hem fikiriz. Kadına, birinin cinselliği öğretmesi gerek. Ama kim? Bence kim tabulaştırdıysa, o tabuları yıkmalı. Yani o muhafazakar aileler. Ya da devlet cinsel sağlık eğitimi vermeli. Yazarımız sadece "eğitim şart" diyip, bu eğitimi kimin vermesi gerektiği konusuna girmese de yine mantıklı bir önerme ile geliyor; erkek, kadına bunları öğretmeli.
"Eee, saçmalık nerede?" diye soracak olabilirsiniz. Saçmalık bundan sonra başlıyor. Diyoruz ki kadınımız eğitimsiz, korkak vs. Bu nedenle kocası ile birlikte olmak istemiyor. Ancak kocasının ihtiyaçları var. Biri ister biri istemezken, kadının istemese de kocası ile birlikte olması gerektiğini öne sürüyor. Buna tecavüz denmeyeceğini iddia ediyor. Bunu derken çok ilginç ve iğrenç ifadeler kullanıyor: "Yalnızca erkeğin nikahlı eşi ile birlikte olmasına gönüllü ya da gönülsüz olsun 'tecavüz' denemez", "Evliliğin temeli cinselliktir. Evlenmeyi kabul eden kişiler bedenlerinin kullanımını da kabul etmişlerdir. Artık ikisinin de bedeni birbirleri için ortak kullanım alanıdır. Kadın erkeği, erkek de kadını memnun etmek zorundadır. Çok çok özel bir durum olmadıkça birbirlerini reddetme hakları yoktur. Bedeni çok kıymetli olanlar evlenmesinler.", "Erkek de kendini istemeyen kadınla yatmayı istemez; fakat karısı sorunun çözümüne yanaşmıyorsa, erkek son aşamada zorlamaktan başka yol bulamaz."
İnanılmaz. Yazıya bu kadar güzel başlayıp, eğitimin önemine vurgu yaptıktan sonra bu kadar cinsiyetçi, kadını ikinci plana iten bir yorum ile söylediği her şeyi bir kalemde siliyor. Evliliğin temeli niye cinsellik olsun? Evliliğin temeli aşk bile değil, sevgi-saygıdır bence. Evliliğin temeli beraber yemek yapmanın, günün yorgunluğunu paylaşmanın, beraber film izlemenin, sarılıp uyumanın tadıdır. Cinsellik, sadece yemek yemek, su içmek gibi bir ihtiyaçtır. Evlilik, cinselliğin ötesidir. Eşlerin birbirlerini reddetme hakkı nasıl olamaz? İnsanoğlu robot mudur ki her an cinsel temasa hazır olsun? Bunların hormon meselesi olduğunu kaç yaşına gelmiş bu yazar hanımefendiye kimse anlatmamış olsa gerek. Evlenmek, vücudunu kayıtsız şartsız birine teslim etmek değildir. İnsanın, özgür iradesi vardır. Bazı insanlara cinsel eğitimden önce, keşke daha önce genel olarak algıları açan, daha hümanist bir eğitim verselermiş. Ya da sadece vicdan. Kadın, kilidi paslanmış, içeri girmek için omuz atmak gerekecek eski bir kapı değildir. Kadın, halen ister muhafazakar kesimde, ister Beyaz Türk kesimde olsun, halen yemek yapmakla, temizlikle, çocuk bakımı ile uğraşan biridir. Böyle yorucu bir tempoyu her gün çeken kadını bir de cinsellik için zorlamak zorbalıktan (ya da tartışılan terim olarak "tecavüz"den) başka bir şey değildir.
Neyse daha çok yazılır bu konuda. Ama azıcık da gülelim değil mi? Yazar hanımefendi, erkekleri öyle bir övüyor ki saatler boyunca koltuklarım kabarabilir: "Şunu kabul etmek gerekir ki neslimiz bugüne kadar erkeklerin gayreti ile devam etti.", "Erkekler bu güne kadar eşleri tarafından uygulanan bütün oyunlara ve reddedilmeye rağmen bıkmadan usanmadan çabaladılar.", "Geçenlerde okuduğum bir habere göre nüfusumuz azalıyormuş." Merhaba, biz erkeğiz, ancak bize kısaca damızlık hayvan diyebilirsiniz. Çünkü tek amacımız soyumuzu devam ettirmek. Ve buna karşı koymak isteyen nikahlı kadınlarımıza geçit vermeyeceğiz! Zorlayacağız! Bedenler bizimdir!
Bu arada yazının çok tatlı bir ikinci eş mesajı da var, şöyle ki kadın diyelim sevişmek istemiyor. Kocası da dindar. Bu yüzden zina yapamaz (Ama Şebnem Kısaparmak yapsın diyordu :( Gerçi o nişanlıya izin verdi.) İkinci eşi alsa aynı sorunun çıkma ihtimali varmış. Yani ikinci eş, vücudunu kayıtsız şartsız teslim etse, bir çözüm yolu olabilir. Ne güzel. Bunları kadının yazması çok ironik. Sibel Üresin abladan sonra takip edilmemesi gereken bir kişiyi daha öğrenmiş oldum böylece.
Bu yazı ile sevindirici tek şey ise, yazarın alttan alttan eleştirmesine rağmen, muhafazakar kökenli olmasına rağmen bir kadının kadın hakları konusunda böyle duyarlı olmasıdır.
Yorum yap